Takvimden bir yaprak daha koptu.
Bir yıl daha geride kaldı.
Bugün 2026’nın ilk günü.
Yeni bir yıl, yeni umutlar..
Artık geçen yılın yorgunluğunu omuzlarımızdan silkeleyip, yeni bir tahayyülün peşine düşme vakti geldi.
Sosyal medyanın o hızlı akışında, herkesin en ışıltılı hallerini paylaştığı bu günlerde, gelin biz biraz daha derine, asıl meseleye odaklanalım: Ülfet.
Yani aramızdaki o samimi dostluk, birbirimize olan alışkanlığımız ve toplumsal huzurumuz. Belki de yeni yıldan beklediğimiz en büyük mucize, birbirimize yeniden, daha berrak bir gözle bakabilmektir.
Geçmişin tüm kederini ve kasavetini geride bırakıp; komşumuzun gülüşüne, bir yabancının selamına yer açmalıyız.
Toplumsal barış dediğimiz o büyük kavram, aslında sabah içilen bir kahvenin hatırında, klavyenin ucundaki o sert yorumu silip yerine bir “hayırlı olsun” yazabilmekte gizli.
Kalplerimizi her türlü kötü duygudan musaffa kılmak elimizde.
Gelecek günler için içimizde bir parça tevekkül, cebimizde bir tutam umut olsun. Unutmayın ki, gece ne kadar karanlık olursa olsun, şafak her zaman muhakkaktır.
2026; kırmadan, dökülmeden, birbirimizin “ahını” değil, “duasını” aldığımız bir yıl olsun.
Yeni yılınız ve yeni açacağını sayfanız ak, gönlünüz pak olsun.