Efsanelere ve mitolojilere ev sahipliği yapan Kaz Dağları’nın eteklerinde, adeta zamanın durduğu büyülü bir dünya uzanıyor: Mıhlı Şelalesi ve çevresi. Alpler’den sonra en yüksek oksijen oranına sahip bu bölge, sadece doğaseverleri değil, aynı zamanda tarihin derin izlerini sürmek isteyenleri de kendine çekiyor.
Bu eşsiz coğrafya, yüzyıllar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış. Mıhlı Çayı’nın buz gibi sularıyla buluşan, Roma döneminden kalma Tarihi Mıhlı Köprüsü bu zengin geçmişin en önemli tanıklarından biri. Tek gözlü, kemerli yapısıyla Bosna Hersek’teki Mostar Köprüsü’ne benzetilen bu tarihi köprü, adeta geçmişten günümüze uzanan bir köprü görevi görüyor.
Çayın kenarında yer alan ve aslına uygun restore edilmiş tarihi Rum değirmeni ise bölgenin kültürel zenginliğine zenginlik katıyor. Burada, doğanın ve tarihin iç içe geçtiği bir atmosferde, geçmişin seslerini dinlerken, bugünün huzurunu bulabilirsiniz.
Doğa yürüyüşü, kamp, piknik ve fotoğrafçılık için ideal bir rota olan Mıhlı Şelalesi, yaz aylarında serin sularıyla ziyaretçilerini karşılarken, sonbahar ve kış aylarında bambaşka bir güzelliğe bürünüyor. Şehrin gürültüsünden uzaklaşmak ve oksijen dolu bir ortamda yenilenmek isteyenler için Mıhlı Şelalesi hem bedeni hem de ruhu dinlendiren bir kaçış noktası.
Mıhlı Şelalesi, Kaz Dağları’nın zengin flora ve faunasıyla harmanlanmış, tarihin ve doğanın el ele yürüdüğü, keşfedilmeyi bekleyen gizli bir hazine. Bu rota, sadece bir gezi değil, aynı zamanda tarihe, kültüre ve doğaya yapılan keyifli bir yolculuk vaat ediyor.