YENİ SİYASET TARZI ARAYIŞLARI

Anladığım kadarıyla AKP ve onun küçük ortağı MHP, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi sayesinde, iki bloklu, parti bölünmelerinin azaldığı bir tabloyu arzuluyordu ve bu arzusu şimdilik gerçekleşmiş gibi görünüyor. Ama öngörebildiğim kadarıyla da u siyasi tablo tam tersi yönde ilerliyor. Çünkü son üç yıldır, AKP iktidarının ilk 15 yılında görülmediği kadar sayıda yeni parti kuruldu, daha da kuruluyor. Fakat genel olarak bu yeni siyasi partilerin programları, siyasetler temelinde kurulan partilere göre değil, dar gruplar ve şahıslar temelinde yürütülen parti içi itirazların sonucu olan yeni partilerin yükselişine tanıklık ediyoruz. Bu durum aynı zamanda bir yandan da yeni siyasal sistemin de doğal sonucudur. Her parti, gücü ne olursa olsun, mevcut sistemde bir etki gücünün olduğu izlenimini vermek hedefiyle kuruluyor. Çünkü bunu başarmak, bu ölçekte bir görünürlük sağlamak, aynı zamanda ittifaklar içinde yer tutmaya da olanak veriyor gibi görünmektedir bu yeni sistemde..

Yine bu ortamda siyasi partiler için iktidar olmak, iktidar seçeneğine dönüşmek ve zor şartlardan çıkış programı sunmak gibi hedefler de geri plana düşmektedir. Krize, yoksulluğa ve bunu derinleştiren kötü ve de keyfi yönetime rağmen hiçbir odak, güçlü bir büyüme sergileyemiyor olacaktır, kanısındayım. Bu ise ittifaklar sistemi aracılığıyla küçük partilerin oylarına duyulan ihtiyacı daha da belirgin hale getirecektir. Siyaset sahnesindeki bu tablo, bölünmüşlüğün artışı gibi görünse de ittifaklar sistemi aracılığıyla oluşan görüntü bunu kısmen telafi edecek yani giderecektir. Örneğin altı partinin “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” eksenli çalışmalarının olumlu sonuçlanması, ortak çalışma zemininin var olduğunu seçmenlere göstermek adına önemliydi ve bu yapıldı. Fakat diğer yandan bu durum, cumhurbaşkanlığı adaylığı için muhalefet saflarındaki rekabeti güçlendirmiş, asıl konuşulması gereken meseleleri de kısmen geriletmiş gibi görünmektedir. Böyle bir ortamda, partiler arası birlik görüntüsü verirken, parti içi çatlak görüntüsüne yol açacak tartışmaları beslememek gerekmez mi? Diye bir soru hemen aklıma gelmektedir. Tüm bunları niye yazdım? Diye soracak olursanız; Elbette Cumhurbaşkanlığı seçimleri önemlidir. Elbette ki, Recep Tayyip Erdoğan karşısında en güçlü adayı aramak, tartışmak doğrudur. Yine, Cumhurbaşkanlığı adaylığı için adı en çok geçen isimlerin CHP içinden olması da CHP’nin uzun zaman sonra bir iktidar alternatifi olarak görülmesinin önünü açmaktadır. Sözün özü bunların hepsi doğrudur ve doğal olanıdır. Ancak bir yandan da daha çok önceden uyarısı açıkça yapılan bir başka gerçeği yeniden hatırlatmak gerekiyor. Muhalefet partileri ekonomide ne yapacak, hangi programı izleyecek, memleketi bu darboğazdan, halkı bu yoksulluktan nasıl çıkaracaktır. Dahası ekonomi, sağlık, eğitim, göç, dış politika konusundaki somut çözüm önerileri nelerdir? Halkın gerçek gündeminin ekonomi olduğunu biraz sokağa, çarşıya, pazara çıkan herkes bilmektedir. Zaten bizzat yaşıyoruz bu hayat pahalılığını, akıl almaz zamları, Hiperenflasyonu, öyle değil mi? Bu pahalılıkla nasıl baş edilecek, Türkiye tarımda hangi politikaları izleyecek? Bugün bunları, çözümleri konuşmalı, somut zeminde iktidarın memleketi getirdiği yerden çıkış için bu minder üzerinde yaşamı nasıl olacağını, çıkışın nasıl gerçekleşeceğini göstermek zorundadır muhalefet partilerinin hemen hapsi!..

Kişiler, sloganlar, keskin cümleler güzel elbette; fakat asıl çözümler göründükçe, halkın bu iktidar yerine başka bir iktidara olan arzusu, açlığı da artacaktır. Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmasının, kişiler üzerinden bölünmelerin, kişilerin kendi başlarına ön alarak yürüttükleri kampanyaların üstünü örttüğü şey, bu tartışmaların yokluğu olmasın sakın? Diye düşünüyorum. Haksız mıyım?.