Yardımlaşma; insanların sahip oldukları maddi ve manevi değerleri, karşılık beklemeden başkalarıyla birlikte paylaşması demektir.

Dinimizde, kültürümüzde, örfümüzde yardımseverlik, yardımlaşma, başkalarına destek olma mutlak vardır…

Yardımseverlik; insanları birbirine bağlayan güçlü bir bağdır. Toplumsal dayanışmayı güçlendirir. Günlük hayatta yardımlaşmak, bizleri sadece iyilik yapan kişiler değil, aynı zamanda mutlu ve huzurlu kişiler yapar…

Maddi yardımlar, ihtiyaç sahiplerinin günlük sıkıntılarını hafifletebilirken, manevi yardımlar ruhlarını besler ve kalıcı izler bırakır. Bir kişinin bile derdine ortak olabilmek, sıkıntılarına, sorunlarına çareler aramak, bizi ne kadar mutlu eder, huzurlu kılar.

Yaptığımız o küçücük iyilikler bile, ne kalıcı izler bırakır ve büyük anlamlar taşır…

Hz. Mevlana ne güzel söylemiş: ‘Başkasına ışık tutan, kendine de ışık tutar’ diye.

Başkalarına yardım ederken, aslında kendimize de yardım ediyoruz, manevi anlamda zenginleşiyoruz. Başkalarına ışık tutarak yaptığımız manevi yardımlar, mutluluğumuzun ve huzurumuzun anahtarıdır aslında…

Yardımlaşmayı hayatımızın bir parçası haline getirerek, sadece başkalarının yaşamlarına dokunmakla kalmayız, aynı zamanda kendi ruhumuzu da besleriz.

Yardımseverlik ilk önce sevgi ve gönüllülük gerektirir. Özen ister, paylaşım ister. Koşulsuz bir yakınlıktır, aynı zamanda birleştirici ve bütünleştiricidir. Sosyal ilişkilerimizi güçlendirir. Yardımseverlik, bilgeliğin davranışa dönüşmüş halidir. Kendinle birlikte herkesi düşünebilme halidir…

Yardımsever insan, ’herhangi bir canlıya’ yardım etmekten dolayı, mutlu ve huzurlu olan insandır. Mutlu ve huzurlu olmayı ne kadar istiyorsak, yardımlaşmaya da bir o kadar önem vermeliyiz, her ne kadar ‘gönül işi’ olsa da…