TÜKETİM RÜZGARLARI İLE BÜYÜME YELKENİ ŞİŞİRİLİR Mİ?

Faiz, fiyat, rant ile ekonomik büyüme sarmalını tersten okumak, kamu kurum ve bürokrasisini siyasi vesayet altında tutmak sadece Merkez Bankası gibi kurumları itibarsızlaştırmakla kalmamaktadır. Özerk hatta bağımsız olması gereken kurumların aldığı kimi kararlar üzerindeki siyasi gölgeler, istikrarlı ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi de baltalamaktadır. Geçen ay Aralık’ta yani 2022’in son ayında açıklanan verilere göre, Türkiye ekonomisi beklentilerin altında da olsa son üç ayda geçen yılın daha doğrusu önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 3.9 büyümüş gözükmektedir. İkinci çeyreğe göre bir daralma vardır. Buna rağmen 2023 sonunda dünyanın en hızla büyüyen 10 ekonomisi arasında olacakmışız. Yersen elbette!..

Her şeyden önce resmi rakamla yıllık yüzde 86.5 oranındaki enflasyonun yani fiyat artışının etkisindeki büyüme, gerçek değildir, enflasyonla şişmiş, şişirilmiş  bir balondur bu kast edilen büyüme, elbette gayrisafidir!.

Net değerin doğal afetler, yangın, kaza ve kayıplar nedeni ile yüzde 3.9’un altında olduğu mutlak düşünülmelidir. Büyümeye en büyük katkının yüzde 19.9 oranında tüketimden gelmesine karşılık, sabit sermaye yatırımlarının yüzde 1.3 ile azalması, düşük tutulan faize rağmen yatırımların nasıl nazlandığını göstermemekte midir? Faizin yatırımları etkileyen etkenlerden sadece bir tanesi olduğu nasıl unutulmaktadır? Yükselen döviz ve enerji fiyatları nedeni ile artan ithal girdi ve ulaştırma maliyetleri, yüksek kiralar, ulaştırma ve trafik zorlukları, işgücü niteliği, iş barışı koşulları ve uluslararası pazar koşulları elverişli değilse yatırım ve üretimin, düşük faize rağmen istendiği gibi artmayacağı nasıl bilinemez, doğrusu anlamış değilim!..

Sınai ve tarımsal üretim artışının yeterli olmadığını veriler söylüyor. Tarım üçüncü çeyrekte sadece yüzde 1.1, sanayi yüzde 0.3 ve inşaat dahil hizmet sektörü yüzde 5.8 büyümüş. İnşaat sektöründeki yavaşlama ise yüzde 14 civarında. Bu ‘YIK, YAP, DÖNÜŞTÜR’ ile yürüyen ekonomik dinamizmin özünün kurumaya başladığını göstermektedir. Elbette inşaat sektörünü besleyen tüm sanayi için de durum hemen hemen aynıdır. Kentsel dönüşüm, özellikle büyük şehirlerde göz kamaştırmıyor ama en azından göz boyuyordu. Ama talep düşerken hala arz fazlası varsa inşaat sektörü için bir de kapıda ciddi bir köpük patlaması olabilir, denmektedir. Zaten bu çarklar, düşük faizli kredi ile dönmekteydi. Şimdi bir köpük patlaması, geri ödenme zorluğu nedeniyle finans sektörünü darboğaza sokarsa, ki mutlaka sokacaktır. O zaman yüzde 3.9’luk büyümenin yılsonu hali nice olacaktır, sorarım sizlere..

 Elbette bu arada üçüncü çeyrek ve 11 aylık dış ticaret verileri de açıklanmıştı. Mutlak rakamlardan çok, bunların Gayri Safi Yurtiçi Hasıla içindeki payı önemlidir. Cari açık değerinin eksi yüzde 7.8’ lere ulaşması ekonomide ciddi bir kan kaybı yaşandığının işaretidir. Hizmet ihracatı ve sermaye girişinin dış ticaret açığını telafi etmemesi tehlikeli bir göstergedir..

 Şimdilerde konuşulan şudur; “Niteliği, istikrarı ve sürdürülebilirliği tartışılır” olduğu gerçeğinden hareketle ekonomik büyümenin yılsonu değeri yüzde 5 olur mu, olmaz mı? Geçen yılın Ekim ayında açıklanan dokuz aylık dönem için açıklanan yüzde 6.2 büyüme ile belki mümkündür gibi gözükmektedir. Ama 2022’de Türkiye’nin en hızlı büyüyen ülke olacağı iddiası bana göre düpedüz göz boyamadır. Hindistan, Yunanistan, Malezya ve İsrail, 2022 sonu için Türkiye’ye göre daha yüksek büyüme beklentileri içindedir ve hala tek haneli enflasyon değerleri olan ülkeler arasındadır. Avusturya’nın yüzde 10.6 enflasyon oranına karşı yüzde 4.8’lik yılsonu büyüme beklentisi ise dikkate değer görülmektedir. Bence artık abartı ve hayalperestliği bir tarafa bırakıp gerçeklerle yüzleşme zamanıdır. Oransal olarak büyümeden de bence daha önemlisi, büyümenin kalitesi, niteliği ve niceliğidir!..