SURİYE SORUNU MUDUR? SURİYELİLER SORUN MUDUR?
Geçenlerde İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı bir televizyon programında anlattıkça anlatıyor. Ülkemizde yaşayan Suriyelilerin suça karışma oranı yüzde 1 nokta 3’müş. Buna karşılık bizim yurttaşlarımızın suça karışma oranı ise yüzde 2 nokta 4’müş!.
Oranlara bakınca pek bir sorun yokmuş gibi gözükse de sorun çok vahim hatta çokta derindir. Yine geçenlerde bu kez İnternet üzerinden yayın yapan bir TV kanalında konuşan Ankaralı bir yurttaşımız Suriyeli sığınmacılarla ilgili tepkilerini şöyle anlatmaktaydı; “Bahar gelince bahçemdeki kayısı ağacı çiçek açtı, sonra çağlalar oluştu. Bir gün Suriyeliler girdi, çağla toplamaya başladılar ve ağacın dallarını kırdılar. Uyardım, gittiler. Ertesi gün yine geldiler. Yine uyardım, yine gittiler. Ertesi sabah kalktığımda ağacın bütün dallarını kırmışlar, bırakın çağlayı yaprak adına bir şey kalmamıştı.” O Ankaralıya Suriyeli sığınmacıları şikayet edip etmediği sorunlunca da aynen şu cevabı veriyordu; “Polise gidersem şikayet ettiğimi öğrenirler bana kin beslerler, toplanıp gelirler bana daha fazla zarar verirler diye düşündüm. Açıkçası kendi yurdumda kendi mahallemde Suriyelilerden korkuyorum işte!.”
Suriyelilerin ülkemize gelmesinin üzerinden yıllar geçti. Türkiye’de toplumsal yaşama uyum sağlamaları için hiçbir ciddi çalışma yapıldığı duymadık. Bu konu henüz sorun oluşturmaya başlamadan ‘ne alaka’ denilebilecek biçimde büyük oranda Diyanet’e ve dini dernek ve vakıflara havale edildi. Çünkü o zamanlar temel beklenti, “Esad devrilecek, Suriyeliler ülkesine dönecekti.” O zamanlar Suriyeli sığınmacıların çadırlarda da olsa barınmalarını sağlamak, karınlarını doyurmak ibadet ihtiyaçlarını temin edecek dini hizmetleri vermek yeterli sayılıyordu. Bugün ise geldiğimiz aşamada iktidar Şam yönetimiyle yeniden diplomatik ilişki kurmak istiyor gibi görünüyor ama iktidardan bu iyi haberi alan kimi gazeteciler, Suriye ile sorunlarımızı görüşmemizin “ Rusya lideri Putin’in iznine bağlı olduğunu” yazmaya başladılar. Bu durumun iç siyasete yansıması ve bugünlerde siyasetin en önemli konularından biri haline gelmesi Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ sayesinde olmuştur. Yine bugünlerde birbiri ardına yapılan anketlerde Zafer Partisi’nin ilk gireceği seçimlerde ne kadar oy alabileceği konuşulmaktadır. Bu partinin hangi toplum kesiminden ilgi gördüğü, hangi parti tabanından seçmenlere hitap ettiği iyice araştırılmalıdır kanısındayım. Bilmem farkında mısınız, artık bizim de tıpkı Avrupa ve ABD’de olduğu gibi “yabancıların ülkesine dönmesi gerektiğini” çok sert hatta kimilerine göre ırkçı-faşizan biçimde savunan bir siyasal partimiz var. Zafer Partisi aynı zamanda siyasette sağda ve soldaki bazı partilerin tabanına göz kırpmayı da ihmal etmiyor. Siyasi kimliği yerleşmiş olması gereken yaştaki insanların yakınmalarına bakınca, özellikle büyük kentlerdeki genç nüfusun öncelikleri nasıl şekillenecektir, sorusu ilk akla gelen sorudur. Sadece ben değil hemen herkes tarafından bu ve buna benzer soruların yanıtı merak edilmektedir. Ne yazıktır ki, kimse inkar etmesin, bu memleketin sanki başka sorunu kalmamış gibi beterin beteri vardır misali artık uzunca süre epeyce hararetle tartışacağı en azından kafa yoracağı bir sorunu daha vardır. Adına ister Sığınmacılar, ister yabancılar ister Suriyeliler deyin ya da ne derseniz deyin sorun ortaya kabak gibi durmakta, beklemekte ve daha da büyümektedir!..
Yorum yapın