SOKAĞIN SAHİPLERİ

Her insan toplumunda kuralların, sınırların ve yazılı olmayan kaidelerin olduğu gibi, köpekler dünyasında da bazı net  kurallar vardır. Evde beslenen dostlarımızın tüm ihtiyaçları bizler tarafından giderildiği için bu dostlarımızın kurallarını sınırlarını neye sevindiklerini, neye kızdıklarını biliriz. Ayrıca onlar da bizim kurallarımızı öğrenmiş ve ev hayatına alışmış canlılardır.

Şimdi gelelim sokakta yaşayan canlar için onların kendi kurallarına. Onlar için bu kurallar nettir, taviz verilmez ve herhangi bir tehdit altında sert tepki gösterecekleri kurallardır.

Bu kurallardan da en önemlisi yaşam alanlarıdır. Her ne kadar insanoğlu köpekleri kendi ihtiyaçları ve istekleri doğrultusunda evcilleştirmiş olsalar da, doğuştan gelen genetik sürü güdüleri olan hayvanlardır. Bu güdü onlara yaşadıkları ortamda kendilerine ait bir alan belirlemelerini emreder. Eğer insanoğlu sokakta yaşayan bu köpeğin yaşam alanına bir müdahale yaparsa köpek bunu tehdit olarak algılar.

Köpeğe  göre diğer bir tehdit ise avlanma dürtüsünden ortaya çıkan yemek ve yemek için savaşarak  kazanmak olgusudur. Köpek yemeğine yapılan bir müdahaleyi derhal bertaraf etmesi gereken bir tehdit olarak görür. Üçüncü ve diğer önemli bir kuralı ise sürüsünü yani doğum yaptıysa yavrularını veya sürünün diğer üyelerini ve kendisinin sürü içindeki yerini korumaya yöneliktir.

 

Yukarıda bahsettiğim üç temel konu bir sokak köpeğinin istemsiz olarak güdüsel saldırmasına yol açar. Hayvanseverler olarak bizler her köpeğin sevgiye ve yemeğe muhtaç olduğunu düşündüğümüz için bazen bu kuralları göz ardı ederiz. Akabinde ise yaşanan istenmeyen olaylar nedeniyle de bazen bizim bazen de o köpeğin maddi ve manevi canı yanar. Böyle durumlarda toplumsal algı, olarak sokak köpeği saldırdı olayı ortaya çıkar. Esas amaç her iki toplumun da kurallarına göre yaşamayı öğrenmesinden geçer. Akıl ve vicdan sahibi insanoğlu bile evine ailesine veya kazancına yapılan tehdidi ortadan kaldırmak için kendini her şey ile savunur. Köpeklerde ise tam tersi bu silah değil tehdidi savuşturma yöntemidir. Hiçbir sokak köpeği esas amaç olarak bunu ısırayım mantığını kullanmaz, yaşamın gerektirdiği ve doğanın ona verdiği bu silahı en son çare olarak kullanmayı tercih eder.

Ben yılların verdiği tecrübe ve yaşanmışlıklar ile asla yavruları olan tanımadığım bir köpeğe yaklaşmam Ayrıca yine ben asla yemek yiyen bir köpeğe müdahalede bulunmam, uyuyan bir köpeği sevmek için uyandırmam, sürü halindeki bir grubun içine ani girişler yapmam bu onlardan korktuğum için değil tam tersi onların yaşam tarzına kurallarına saygı duyduğum anlamına gelir ki beraber yaşamanın temeli de budur.

Doğada sadece insanoğlu üstünlük kurmaya çalışan canlıdır ve bu çabası nedeniyle istemediği olgulara kötü yaftasını  yakıştıran tek canlı da insanoğludur.

 

Ben düşünce  olarak insanları hayvanları sevenler ve sevmeyenler olarak ayırmıyorum. Onun yerine hayvanları sevenler ve korkanlar olarak ayırıyorum ki ilerleyen yazılarımızda da hayvan korkusunun   temeli ve nasıl giderileceği konularında bilgi vermeye çalışacağım.

toparlamak gerekirse hiçbir sokak köpeği sizin hareketlerinizi tehdit olarak algılamadığı sürece saldırma ve ısırma eylemi gerçekleşmez.

Bir köpek direkt saldırmaz önceden haber verir, bu köpek dünyasında seni ve hareketlerini tehdit olarak alıyorum benden uzaklaş sinyalleridir. Bu sinyaller kuyruğun ve kulakların hareketlerinin değişmesi, tüylerin kabarması havlamayla, başlayan sonra hırlamaya dönen ses sinyali vücudun gerilmesi. Bu tepkileri gördüğünüz bir köpeğe asla yaklaşmayın bir sonraki adımı sert ve hızlı bir şekilde ısırmak olacaktır.

Ancak eğer köpekle mücadeleye girmemiz kaçınılmaz ise çığlık , bağırmak, yüksek sesle tepki vermek ayrıca kaçmak o köpeğin av güdüsünü daha fazla tetikler. Köpeğin direk gözüne bakmak da tahrik edici olabilir köpeklerin dünyasında bu,  meydan okuma’ anlamına gelir.

Saldırı durumunda da kaçmamak, sabit durmak, köpekleri yok saymak, onları tehdit etmiyormuş gibi yavaşça yürümek aslında  korunmanın temel niteliğidir.

Ama köpek bize saldırıyorsa elimizdeki eşyayla – köpek ile aranıza  bariyer yapmak ve sakin vücut dili kullanarak yavaş yavaş ilerlemek işe yarar. Şiddet, fiziksel temas köpeği daha da, saldırgan  hale getirir.

yaşadığımız  mahallelerde, dolaşmaya çıktığımız  parklarda, bir ya da birkaç sokak köpeğini görmek  alıştığımız bir görüntüdür.

Düşünce olarak  insanların,  bir kısmı sokak hayvanlarından şikâyetçi olsalar da, aslında onlarla bir arada yaşamak düşünüldüğü  kadar zor ve tehlikeli değildir.

Sokak hayvanlarını dünyanın sahibi olduğunu düşünen, biz insanlarla beraber yaşaması amacıyla kanun çıkartılmıştır. Her kanunda olduğu gibi hayvan haklarını koruma yasası da, toplumun ihtiyaçlarını ve sokak hayvanlarının bakımı, rehabilitasyonu, barındırılması ve üretimini kesin hükümlere bağlamıştır.

Kanun hem insan toplumunun hem de sokak hayvanlarını rahatlatmak için belli kurallara tabi yaşamalarını, sağlamak amacıyla yazılmış olsa bile uygulamada, hem insanların benmerkezci doğası gereği, hem de uygulanış biçimindeki yorumlar nedeniyle  istenilen sonuca ulaşılamamıştır.

Sokak hayvanları için hazırlanan kanunun temel amacı insan ve sokak hayvanlarının bir arada sağlıklı yaşaması, sokak hayvanlarının rehabilite edilmesi, kontrolsüz üremenin önüne geçilmesi ve sahipsiz korunmaya muhtaç saldırgan ve agresif tavırlar sergileyen köpeklerin ise yerel yönetimlerce toplumdan uzaklaştırılarak barınaklarda sağlıklı bir şekilde yaşatılmaya çalışılmasıdır.

Kanun koyucu bu konudaki yetkiyi her ne kadar yerel yönetimlere vermiş olsa da yukarıda açıkladığım kanun sebeplerinin uygulanması; barınakların olmayışı veya olan barınakların yetersiz olması buralardaki görevlilerin sayıca az ve konularında deneyimsiz   olmaları nedeniyle sokak hayvanları ve hayvanseverler için kanayan bir yara olmuş hayvanseverleri, kanun ve bu kanunu uygulamaya çalışan yerel yönetimleri karşı karşıya getirmiştir.

Hayvanları koruma derneklerinin ve hayvanseverlerin dayandığı temel konu da budur. Toplatmak, yetersiz barınaklara hayvanları yerleştirmek sokak hayvanları konusunda çözüm odaklı  bir önlem değildir.

Ancak Kanun koyucu bu konuda net olmuş; yerel yönetimler ve ilgili kurumlara sokakta yaşayan hayvanların sağlığı, kısırlaştırılması ve aşılarının yapılarak eski doğal ortamlarına bırakılmasını emretmiştir.

 

Ancak doğal ortamlarına tekrar yerleştirilmesi konusu istisnalara tabidir. Örneğin bakıma muhtaç hasta köpekler sağlığına kavuşturulduktan sonra sahiplendirilir. saldırgan köpekler ve yasaklı ırklar ise  barınaklarda muhafaza edilir ve sahiplendirilmez.

Yasaklı ırklar ise topluma yapılan ve beynimize yerleştirilen algı nedeniyle saldırgan olarak nitelendirdiğimiz  American Bully ve American Stafforshire Terrier, Dogo Argentino vb. ırklarının, aslında hiçbir günahı yokken çok acıdır ki bu ırkları saldırgan yapan insanoğlunun Para hırsı ve vicdansızlığıdır. Her hayvansever bilir ki  köpek yavrusu masum olarak doğar

 

Kanun yasaklı ırklar hakkındaki net kararını vermeden önce, Veteriner hekimlerimizce kayıt altına alınmış ve sahipli  10-13.000 arasında belirtilen ırklara sahip köpek varken  kanunun getirdiği sorumluluklar ve bu çerçevede ortaya çıkan masraflar, nedeniyle çoğu sahibi tarafından saldırganlaştırılmış bu ırkların büyük çoğunluğu gene sahipleri tarafından terk edilmiştir.

Sorumsuz ve vicdanlara sığmayan bu hareket sonucu ise sokağın gerektirdiği kurallar çerçevesinde bu köpekler istenmeyen çiftleşmeler ve üremelerine sebep olmuştur. Şimdi soruyorum Bunun sebebi sokak köpekleri mi yoksa buna zemin hazırlayan İnsanoğlu mu?

Yazıma son verirken son olarak Evrensel olan ve sadece insanlar için değil yaşadığımız  dünyadaki  canlıların haklarını belirten şu maddeyi de belirtmek isterim Bütün hayvanlar eşit doğar ve bu Kanun hükümleri çerçevesinde yaşama hakkına sahiptir.