SİYASETİN SOLU UNUTULDU MU?.

Dikkat ederseniz, seçimler yaklaştıkça artış gösteren siyasetçinin ağzında varsa yoksa sağ söylemler, tutumlar, davranışlar yoğunluk gösterdi. Popülist yaklaşımlarla verilen ödünler, davranışlarda tutarsızlıklar, bir yerlere yamanmalar, politik yalpalamalar, muktedir gördüklerine yanlamalar, yanaşmalar..
Benim bildiğim siyasette sol; Cesarettir, cesurluktur, özlemdir, adanmışlıktır. Sol daha çok özgürlük ve eşitliktir, sömürü düzenine, adaletsizliklere karşı çıkmak, bağımsızlık, insanca davranış, insanca yaşama ve hiç kuşkusuz gelecek için, gelecek uğruna aydınlanmadır. Bu türden özlemler hiç unutulur mu, yok sayılır mı? Bu ilkelerden her ne olursa olsun hiç vazgeçilir mi?.
Şu hale bakıl hele; Adeta zora zorbalığa dayalı bir saltanat düzenindeyiz. Her geçen gün, hatta daha gün, bugünlerde kadınlara dayatılan yeni bir yasak, ‘özgürlük’ diye sunuluyor ve yeni bir anayasa maddesi haline getirilmeye çalışılıyor. Anlamadıysanız, hemen anımsatayım; Türban/başörtüsü konusundan bahsediyorum. Bu konuda üstelik toplumun bilinçli kesiminin yani okumuş, eğitimli ve kültürlü kesiminin yıllardır desteklediği bir siyasi hareketin yani CHP’nin üst yönetimi, tabanına da danışmadan, bu kabul edilemez ödününü, sizin anlayacağınız ödününü iktidara adeta altın tepsi içinde ‘gollük pas’ şeklinde sunuyor.
Ancak, biliyor ve görüyoruz ki ‘HER ŞEYE RAĞMEN’ aydınlanmanın parlak yol göstericiliği sürüyor. Güncel siyaseti yakından izleyenler hemen anımsayacaktır; Sosyalist Güç Birliği’nin geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklama, bence bu kılavuzluğun yani yol göstericiliğin en belirgin göstergelerinden birisidir. Sosyalist Güç Birliği söz konusu açıklamasında özetle; TBMM’de görüşülmekte olan ‘türban/başörtüsü özgürlüğü yasa önerisinin’ anayasanın laiklik ilkesinin içini boşalttığını laikliği tümüyle tasfiye etmeyi amaçladığını öne sürüyor. Dahası ‘başın örtülü olması’ şeklindeki ifadesiyle tanımlanan bir kıyafet kodunun getirilmesi ile de anayasanın eşitlik ilkesi de ortadan kaldırabileceğini savunuyor. Korunan, kollanan ve gözetilen dini inanca dayanmayan bütün kıyafetlere müdahale edilmesinin, hatta yasaklanmasının önünün açıldığını iddia ediyor. Sonuç olarak; Sosyalist Güç Birliği, o açıklamasında meydanın gericilik yarışına girenlere bırakılmaması gerektiğini ilan ederek, insanlığın yüreğinin solda atmaya devam ettiğini bir kez daha anımsatıyor, düşüncesindeyim. Geçtiğimiz Ocak ayının son haftası ‘Adalet ve Demokrasi Haftası’ idi. Bu hafta dolayısıyla adalet, demokrasi ve laiklik için canlarını vermiş insanlarımızın anılarını taze tutmak, savaşımlarını sürdürmek için etkinlikler, açık oturumlar, konuşmalar başta İstanbul olmak üzere Ankara, İzmir, Adana, Muğla, Antalya, Eskişehir gibi illerimizde onlara bağlı ilçelerimizde düzenlendi. Aydınlarımızın uğruna öldükleri ilkeleri bırakınız yaşatmayı, ilerletmeyi; korumaktan bile uzak duran günümüz siyaset bezirganlarına gelecek olursak; Uğur Mumcu’nun deyişiyle ‘tarikat-ticaret-siyaset’ üçgeni içinde baştan aşağı bir sağcılaşma, sığlaşma ve aynılaşma içinde oldukları görülmektedir. Yaşamları boyunca tüm bilgi birikimlerini ve yüreklerini, bu ülkenin halkçı-devrimci-akılcı bir Cumhuriyet’e kavuşmasına adadıkları için canları yitirmiş olan, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı, Abdi İpekçi, Onat Kutlar, Cavit Orhan Tütengil, Bahriye Üçok, İlhan Erdost ve niceleri için anma etkinliklerinde deyim yerindeyse timsah gözyaşları döken, bozuk düzenin korkuluğu haline gelmiş siyaset ve siyasetçileri tarih asla affetmeyecektir.