SİYASET TERÖRDEN BESLENMEMELİDİR!..

Dünya siyaset tarihinin yaklaşık 90-100 yıl öncesine baktığımızda; Örneğin: 1932 yılı kasım ayında Almanya’da yapılan genel seçimlerde, Alman Nasyonel(Ulusal) Sosyalist(Toplumcu) Partisi’nin yani Nazi Partisi’nin lideri Adolf Hitler’in oyların yüzde 33’ünü aldığını ve böylece iktidara geldiğini görürüz. Adolf Hitler başbakan olduktan bir ay sonra, Berlin’deki parlamento binasında yangın çıktı. Bunun üzerine Nazi Partisi hükümeti, yangını Marinus van der Lubbe adlı bir komünistin çıkardığını açıkladı ve bu terör eyleminin arkasında Almanya Komünist Partisi’nin olduğunu iddia etti. Oysaki, son yapılan seçimlerde, Almanya Komünist Partisi yüzde 17, Almanya Sosyal Demokrat Partisi ise yüzde 20 oy almıştı. Yani o zaman ki Almanya’da sol siyaset yükseliyordu. Bu parlamento yangınından birkaç gün sonra Alman Nazi Partisi hükümeti, Almanya’daki komünistlerin, Sovyetler Birliği’nin yani Rusya desteğinde bir halk isyanı ve darbe girişiminde bulunduğunu iddia ederek olağanüstü hal ilan etti; düşünce, ifade, basın ve örgütlenme özgürlüğünü ortadan kaldırdı; Komünist Parti milletvekillerinin çoğunu ve Sosyal Demokrat Parti milletvekillerinin ise bazılarını tutuklayıp hapse atıverdi..

O günlerde Berlin İtfaiye Müdürü olan Walther Gempp, yangının itfaiyeye geç haber verildiğini, ayrıca alanda itfaiyenin yetkilerini kullanmasının, İçişleri Bakanlığı’na bağlı güvenlik güçleri tarafından engellendiğini, güvenlik güçlerinin itfaiyeden önce yangın alanında bulunduğunu açıkladı. İtfaiye Müdürü Gempp yangından kısa bir süre sonra görevinden alındı, daha sonraki yıllarda tutuklandı ve bir hapishane hücresinde boğulmuş halde ölü olarak bulundu. 1933 yılı mart ayında Almanya’da seçimler, olağanüstü hal koşulları altında yenilendi. Alman Nazi Partisi’nin oyların yüzde 44’ünü aldığı açıklandı. Seçimlerden sonra Adolf Hitler, kendisine mutlak yetkiler veren, yasama, yürütme, yargı arasındaki güçler ayrılığını ortadan kaldıran anayasa değişikliklerini meclisten rahatlıkla geçirdi. Şöyle ki; 81 Alman Komünist Parti milletvekili gurubunun tamamı, 120 Alman Sosyal Demokrat milletvekilinin 26’sı tutuklu veya sürgünde olduğundan dolayı meclisteki oylamaya katılamadıklarında dolayı merkez sağ partiler de bu değişiklikleri ‘aymazlık içinde’ destekledikleri için, bu düzenleme mecliste kolaylıkla onaylandı. Mecliste o gün hazır bulunan 94 Alman Sosyal Demokrat milletvekilinin tamamı bu düzenlemenin aleyhinde oy verdi ama sonuç değişmedi.

Hitler bunun ardından türlü bahanelerle Sosyal Demokrat Parti dahil, Alman Nazi Partisine hükümetine muhalefet eden, karşıt olan tüm siyasi partileri kapattı ve parlamentoyu geçici olarak feshetti, Almanya’da çok partili serbest seçimleri ‘olağanüstü hal koşulları’ gerekçesiyle askıya aldı. Almanya’da 1932 yılında gerçekleşen parlamento binası yangınını Alman Nazi Partisi hükümetinin, kendi diktatörlüğünün yolunu açmak için çıkardığına veya yangının yayılmasına göz yumduğuna dair birçok iddia ortaya atıldı, tartışıldı, konuşuldu. Bu tarihsel anekdotu aktardıktan sonra gelelim, Türkiye’ye..

Anımsayacaksınız, 1970’li yıllarda Türkiye, yoğun terör eylemlerine sahne oldu, binlerce vatandaşımız yaşamını yitirdi. Bunun üzerine 1978’de birçok ilde sıkıyönetim ilan edildi, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne terörle mücadele için özel yetkiler verildi, ancak buna rağmen terör eylemleri bir türlü sona ermedi, daha da tırmanışa geçti. 12 Eylül 1980’de Ordu, terörü gerekçe göstererek askeri darbe yaptı. Sıkıyönetim zamanında Ordu’nun önleyemediği terör, yine Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarıyla kısa bir sürede tamamıyla önlendi. Bunun üzerine Ordu’nun darbeci gelenekten gelen Cunta unsurları tarafından askeri darbeyi gerekçelendirmek ve meşrulaştırmak amacıyla 1978’de başlayan sıkıyönetim döneminde terör olaylarını kasıtlı olarak engellemediğine dair iddialar yıllarca kamuoyunda konuşuldu, tartışıldı, ama daha önce olduğu gibi o konuşulan tartışılan iddialar bir türlü ispatlanamadı, kanıtlamadı. Ardından yıllar geçti, 2015’de 5 ay arayla iki genel seçimin yapıldığı ve o arada IŞİD ve PKK terör eylemlerinin artış gösterdiği döneme ilişkin ve hemen ertesi yıl gerçekleşen 2016’daki 15 Temmuz hain darbe girişimi, daha doğrusu kalkışmasının öncesi ve sonrasına dair türlü iddia ve söylentiler ortaya çıkmış konuşulmuş, tartışılmış, tartışılmaya halen de devam devam etmektedir..

Ancak biraz önce de belirttiğim gibi, o türden iddiaların ispatlanma ve kanıtlanmasına yönelik en ufak bir ipucu dahi bugünün Türkiye’sinde ne yazık ki yoktur, bulunmamaktadır. Bugünkü yazımın başlığında belirttiğim gibi “SİYASET TERÖRDEN BESLENMEMELİ!.” Deyip yazımı noktalıyorum.