SİYASET DEĞİŞİMİNDE YENİ BİR AŞAMAYA GEÇİLDİ Mİ?.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen aslında gerçek adı Tek Adam
sistemi olan yeni hükümet sistemiyle ilgili resmi ağızlardan söylenen ve yapılan her
şey pratikte tam tersi çıkmakta yalanlanmakta ama yanlışlığı da bir türlü
kanıtlanamamaktadır. “Siyasal İstikrar” sihirli(!) sözcüğü ile masalımsı yada bir
başka deyişle ütopik biçimde özellikle 2018’den beri geçen sürede ekonomide, halkın
geçim koşullarında nasıl bir gerilemeye yol açıldığını bilmem anlatmaya gerek var mı,
bence yok..
Her şey yaklaşık 3 buçuk yıllık süreçte yaşandı yaşanıyor. Diğer yandan
bu dillerinden düşürmedikleri, düşüremedikleri “istikrar” sözcüğüyle yapılan
vurgunun elbette ki bir de siyasal ayağı yani tarafı vardı. Şöyle ki, bu sistemde öyle
sürekli değişiklikler olmayacak, iş yapanlar görevinin başında kalıp sistemi oturtmaya
çalışacaktı. Elbette ki gayet açık görülmektedir ki, geçen 3,5 yıllık süreçte tam aksi
oldu. Son olarak anımsayacaksınız, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün istifasıyla
birlikte, medyaya da yansıdığı biçimde, yeni hükümet sisteminin uygulamaya
konduğu 2018 yılından bu yana yedinci kez bakan değişikliği yaşandı. Sürekli bakan
ve bürokrat değiştirmeye dayanan bu sistemde, neredeyse koalisyon hükümetlerinin
kendi aralarındaki anlaşmazlıklar ve dolayısıyla uyumsuzluklar nedeniyle
gerçekleştirilen bakan değişikliklerinden daha fazla bakan görevden alınıyor ya da
her ne demekse, bakanlar “affını istiyorlar.” Bir yandan istikrar masalının üstündeki
cilayı kazıyan bu tip gelişmeler, diğer yandan da bütün yetkilerin tek kişide toplandığı
bir sistemde, bütün sorunları hep başkalarına yükleme taktiğini ele veriyor. Öte
yandan bu son gelişme, yani Adalet Bakanı’nın istifasına varan süreçte yaşananlar,
aynı zamanda iktidar içinde bir süredir var olduğu bilinen/konuşulan, farklı gruplar,
klikler arasındaki mücadelede de yeni bir aşamaya geçtiğimizi gösteriyor. Bu gruplar
arasındaki mücadele, bir yandan da taktik düzlemde “hukuku savunan
demokratlar” ile “güvenlikçi politikalarla idareyi yürütme” anlayışı olanlar
arasındaki gerilime dayandığını zannediyorum. Şimdi taktik düzlemde bu “hukuku
savunanlar demokratlar” ayağının da büyük ölçüde tasfiye edildiğini söyleyebiliriz.
Elbette bunun sonuçları, iktidar koalisyonu içindeki güç mücadelesinden daha fazla
olacaktır. Sistemin uzun süredir yürütmeyi güvenlikçi temelde tek kişide pekiştirdiği,
kararnamelerle alanını genişlettiği aslında herkes tarafından biliniyor. Dolayısıyla
önümüzdeki süreçte, rejimin ayrıcalıklı aygıtının daha da ilkelerini ve kurallarını
güvenlikçilerin çizdiği merkezde olacağını, muhaliflere baskıların daha da artacağını,
ekonomik krizin kitlelerce daha fazla hissedilmesiyle birlikte, iktidar koalisyonu içinde
giderek tekleşen eğilimin düşük yoğunluklu bir faşizme doğru yelken açmak
isteyebileceğini söylemek için kahin veya falcı olmaya gerek yoktur, sanırım.. Ağırlık
kazanan aygıtlar ve siyasal ittifakların yapısı, bunların tarihsel deneyimleri, yönleri ve
işlevleri bu söylediğim olasılıkları pekiştirmeye oldukça uygun görünmektedir. Yakın
zamanda yine bu sütunlarda benzer içerikli yayımlanan bir yazımda bahsetmiştim.
Ernst Fraenkel’in 1941’de yayımlanan ‘İkili Devlet’ adını taşıyan kitabında bahsi
geçen biçimde şu cümleler aslında her şeyi açıkça anlatmaktadır; Almanya’da
Hitler’in iktidarının başlarında adım adım nasıl bir ikili devlet ve hukuk düzeni
inşa ettiğini anlatır. Bir yanda yürürlükteki kuralların işlediği bir normatif hukuk
düzeni vardır, diğer taraftaysa iktidarın kendisi ve hedefindeki gruplar için
geliştirdiği bir istisna alanı. Bu ‘yürürlükteki hukuktan muaf’ yapı, adım adım
alanını mevcut hukukun alanına doğru genişletebilir. Bu genişleme sonucunda
da fiili ve istisnai olmaktan çıkıp kurala dönüşebilir. Ya da Fraenkel’in
yaklaşımında olduğu gibi, iki alan birlikte varlığını sürdürebilir. Buna ikili devlet
ve aslında çifte hukuk düzeni diyebiliriz.”
Son gelişmeleri, ikili devlet düzeni içinde zaten iyiden iyiye yıpranmış olan normatif
hukuk düzeninin daha da silineceği ve istisnai gibi görünürken kendi alanını adım
adım genişleten güvenlikçi aygıtların daha da baskın hale geleceği bir dönemin
habercisi olduğunu düşünüyorum. Devamında ise iktidar içi bir büyük kırılmanın ve
yeni dönem tercihinin keskinleşmesi olarak görmekten, anlatmaktan dolayısıyla
öngörmekten yana olduğum için bu yazdıklarımı sizlere anlatmaya çalışıyorum.…
Umuyorum bu ülke toplumunu oluşturan her kesim, bu ciddiyetle meseleyi
kavrayacak ve bu ciddiyetle ortaklıkları ayrılıkların önüne geçirecek bir siyaset hattını
doğru bir tercih olarak sandık önüne konulduğunda gereğini yapacaktır..
Yorum yapın