SİNEK KÜÇÜKTÜR AMA MİDEMİZİ BULANDIRIR!

‘Sinek küçüktür, ama mide bulandırır!’ özdeyişinde ana fikir; ‘Kötü tutum ve davranışlar, küçük bile
olsa kişiyi rahatsız eder.’ şeklindedir ve şöyle tanımlanır; ‘Sinek küçük olmakla birlikte onun
gezindiği kirli yerlerden ötürü bizi rahatsız eder, ondan kurtulmaya çalışırız. Çünkü kendisi küçük
ama taşıdığı mikroplardan ötürü yaratacağı hastalıklı ortamın etkisi büyük olur. Toplumda, küçük
olmakla birlikte verdiği zarar büyük olan insanlar vardır. Onların küçük bir kötülüğü bile bizi
düşündürür, rahatsız eder. Onlardan uzak durmak isteriz. Bunun yanında iyi olarak tanıdığımız bazı
kişiler, çıkarları gereği gerçek kişiliklerini gizleyen kişiler olurlar. Onların, sezdiğimiz küçük bir
davranışları gizledikleri kişilikleri hakkında bize bilgi verebilir. Onları değerlendirmek çoğu zaman
büyük yararlar sağlar.’ Hayatımın 55 yılını geride bırakıp, 56 yaşıma gireli henüz 4 ay olduğu bu
bugünlerde, geçmişe ilişkin anılarda kalan tutum ve davranışlarım, bazen aklıma gelir, bir kez daha,
hatta birkaç kez daha düşündüğüm, gerekiyorsa özeleştiri yaptığım anlar olur. İşte o zaman, ‘sinek
küçüktür, ama mide bulandırır.’ şeklindeki manidar atasözü aklıma gelir. Yazımın başında belirttiğim
gibi, ‘kötü tutum ve davranışlar, küçük bile olsa kişiyi rahatsız ve dolayısıyla huzursuz eder.’ O
rahatsızlıkları ve huzursuzlukları bilhassa meslek yaşamım boyunca çeşitli dönemlerde çok yaşadığım
için, şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki; ‘Hayatın bileşkesinde denklemi bir türlü tutturamadığından
dolayı, çevresinin, utanmadan ve sıkılmadan en yakınındakilerin sırtına binerek menfaat temin
eden, asla hak etmeden ve edemeyecek olanların kariyer yapmaya heveslenenlerinden yıllar yılı
çok çekmiş, o yüzden sinek gibi küçük kalmışlardan bıkmış ve hatta tiksinmiş biri olarak kendimi
görüyorum!.’
Geçen yılın yani 2021 yılının yaz mevsiminin başında sanırım Haziran ayında yine bu sütunlarda
yayımlanan benzer içerikli bir yazımda dile getirdiğim gibi; Hayattaki rolü, merhum Kemal Sunal’ın
usta oyunculuğunda anlam kazanan ‘inek Şaban’ iken, ‘ısrarla ve inat’ ile Cüneyt Arkın’ın birçok
filminde başarıyla canlandırdığı sert, cesur, mert ve romantik ‘Cemil’ karakterine heveslenmek,
elbette ki, asla uygun değildir, uygun olmayacaktır ve daha yerinde bir ifadeyle ‘abesle iştigal bir
durumdur!.’ Doğru kabul ettiğim bir felsefeye göre; “Hayatın içinde, hepimiz kendimize biçilmiş, en
uygun rolleri oynarız. Daha doğrusu hayatta başarılı olmak için o rolleri oynamak zorundayız. Aksi
halde, benliğimize, karakterimize ve kapasitemize, yani çapımıza uygun olmayan rollere heves
eder, hayatın içinde o rolleri oynamaya kalkışırsak, bir anlamda cüret edersek o zaman kaçınılmaz
olarak çuvallar ve hayatta daima kaybedenler sınıfında ancak yer bulabiliriz!.”
İşte ifade etmeye çalıştığım o felsefe, en doğru ve çok doğru bir felsefedir. Yaşamın içinde karşımıza
çıkan, çözülmesi zor denklemleri kolaylıkla çözümleyebilmek, ancak yaşamın felsefesine uygun olarak
üstlendiğimiz rolleri başarıyla oynamakla mümkündür. Ancak, bu noktada asla unutulmaması
gereken, ‘hayatın aslında bir oyun olmadığı gerçeğidir.’ Hayatın içinde rolünü oynamak, başkalarının
yazdığı ve size oynattığı karakterler değildir. Hayatın içinde doğru rolü üstlenmekten kast edilen, ilahi
kudretin ‘kader, alın yazısı’ adı verilen senaryosunda, sizin üstlendiğiniz kimliktir. Siz o kimliği, yani
rolü reddederek bir başka kimliği üstlenmeye kalkışırsanız, işte o zaman belki de aniden ya da hiç
ummadık bir anda ‘şapa oturursunuz, oturuverirsiniz!’ Çünkü ‘hayatta size verilen rolün yerine,
haddinizi ket be kat fazlasıyla aşarak bir başka rolü üstlenmeye heves ederseniz, yetersizliğiniz,
acizliğiniz ve sinek gibi küçük kalmışlığınız apaçık ortaya çıkar. İşte böylesi durumlarda, iyilikle
başaramadığınız rolün altından, kaçınılmaz olarak hasetlikler içinde kötülükler yaparak kalkma
gayreti içine girersiniz veya en iyimser ifade biçimiyle girmek zorunda kalırsınız.’ İşte bu nedenledir
ki bana göre; “Sinek küçüktür, ama mide bulandırır!.” özdeyişi işte tam bu nedenle ‘yaşama dair’
önemli bir tespiti yapmak için söylenmiştir ve bugünkü yazımda anlatmaya çalıştığım ‘ANA TEMA’ ya
en uygun ‘ANA FİKRİ’ oluşturmuştur. Çevreme bakınca, tüm bu yazdıklarımı düşünebiliyor, algılayıp,
tespit ederek cesurca dile getirebiliyorum. Sizde benim yaptığımı yaparsanız, ‘hayatın içinde
üstlendiğiniz role uygun davranmış olur’ diye düşünüyor ve öğütlüyorum. Eğer dediğim gibi
yaparsanız, öyle inanıyorum ki, yani bugünkü yazımı eğer baştan sona dikkatle okudu iseniz, daha

önce yayımlanan bazı yazılarımda anlatmaya çalıştığım ‘bazı şeyleri’ gerçekten bu kez anlamış, o
yazılarımdaki ‘dolaylı ve imalı bazı ifadelerden dolayı’ kafanızdan oluşan soru işaretleri yanıt bulmuş
ünlem işaretine dönüşmüştür, umarım!.