SEÇİM TOTO OYNAMAYA BAŞLADILAR..

Sonunda iş bu noktaya geldi. Seçimin tarihinden hangi yasanın uygulanacağına, Erdoğan’ın üçüncü kez aday olup olamayacağından Meclis’in hangi koşullarda seçim yetkisi kullanacağına kadar her şey tartışma konusu oldu, konuşulmaya tartışılmaya devam ediyor. Bu noktada yeri gelmiş iken hemen altını çizelim, vurgulayayım; Çünkü öngörüm şudur; Bana göre bu durum iktidarın beceriksizliği değil, tam tersine gayet planlı ve de çok sinsi bir politikasının ürünüdür. Bu durumda hemen her şey yani siyasete dair her şey epeyce tartışmalı hale geliverdi. Bilmem farkında mısınız?.

Böylece siyaset en başta olmak üzere ülkenin en temel kurumları bile hedef olup yıpransın...

Dahası seçim takvimi gibi kolayca netleştirilecek bir durum bile belirsiz hale gelsin...

Bu karmaşa nedeniyle gelişmeleri dikkatle izleyenleri, yurttaşları bezdirsin...

Tüm bunlar yaşanır ise seçmen, yurttaş genel anlamda kamuoyu şunu der mi, der valla!..

“Yahu ne olacaksa olsun da bu tartışmalar, belirsizlikler bir an önce bitsin, gitsin!.”

Bu duruma; “yönetilebilir, yönlendirilebilir, kontrollü karmaşa” ya da “yönetilebilir, yönlendirilebilir kaos” gibi terimler karşılık gelebilir ama halk dilindeki karşılığı bence şu olsa gerek: “Bulanık suda balık avlama!”

 

***

Yürürlükteki anayasamız; 1982 anayasasıdır. 1986’dan beri pek çok değişikliğe uğramasına karşın, bu anayasa maddelerinin yüzde 70’e yakını değiştirilmesine karşın, yamalı bohça haline gelmesine getirilmesine rağmen halen bu anayasa halen geçerlidir, yürürlüktedir. Bu anayasanın ilgili maddesine bağlayıcı hükmüne göre de bir kişi en fazla iki kez cumhurbaşkanı seçilebiliyor. AKP İktidarı ve o iktidarın başı Erdoğan, “Her şey 2018’den itibaren sil baştan başladı” deyip, kendisinden önceki cumhurbaşkanlarını saymamayı yani kendisinin halen 13. Cumhurbaşkanı olduğunu gerçeğinin unutulması gerektiğini, 2018’de ilk kez cumhurbaşkanı seçilmiş olduğunun kabul edilmesi gerektiğini gündeme getirip, durumun böyle değerlendirilmesini, yorumlanmasını istiyor. Böylece hukuksal açıdan “ortaya karışık ve de çok acayip” bir tartışma konusu daha çıkıyor. Aslında konu hukuksal açıdan bakıldığında sanıldığı kadar karmaşık değildir. Çünkü Erdoğan bugüne kadar iki kez mi cumhurbaşkanı seçildi, bir kez mi? İki kez seçildiğini herkes gibi kendisi de biliyor. O halde üçüncü kez aday olabilir mi? OLAMAZ!..

Burada Erdoğan’ın ve AKP iktidarının şu olabilir mi? “Muhalefet benim aday olamayacağımı gündeme getirsin. Ben de, ‘Korktunuz değil mi’ diye karşı söylemle propaganda yapayım. İşin hukuksal yönüne bakarsak, bakmaya ne gerek, geçiniz efendim geçiniz, atı alan Üsküdar’ı bir kez daha geçer gider! Biz seçimi bir yapalım hele, hukuk, guguk arkadan gelsin, o zaman düşünürüz. Seçimden sonra bu işe şöyle bir bakarız!.”

Ne kadar acıklı yani trajikomik denilebilecek bir güldürü değil mi?..

Seçim tarihi 14 Mayıs olarak Erdoğan tarafından ortaya atıldı, öne çıkarıldı ama son birkaç gündür Ankara’da bambaşka bir hava esmeye başladığı konuşuluyor. Erdoğan’ın dolayısıyla AKP iktidarının 14 Mayıs söylemini hedeflediği ve odaklandığı ölçüde kullanamayacağını gördüğü, bu tarihi yani 14 Mayıs’ı belki 7 Mayıs’a hatta 30 Nisan’a çekebileceği bu konunun tartışıldığı konuşulmaya başladığı söyleniyor. Bu konuda kimi siyasi çevrelerde ve kulislerde bahse giren bile olduğu söylenmekte..

Kulislerde konuşulan o ki seçim ekonomisi oyları ilk aşamada yüzde 10 civarı artıracaktır ama bu, yapay şişkinlikle yapılan artışlar cüzdanlarda hızla eriyince balon gibi de hızla sönecektir! Sönmeye de başladı bile..

Lafı daha fazla uzatmadan şunu söyleyeyim de bitireyim isterseniz; Tüm bu gelişmelerin özünde, temelinde bence son yirmi yılda epeyce kadük bırakılsa da demokrasimiz açısından en büyük tehlike şu olabilir mi?.

‘SEÇMEN GÖZÜNDE SEÇİMLERİ DOLAYISIYLA DEMOKRASİYİ ÖNCE ETKİSİZLEŞTİREREK DEĞERSİZLEŞTİRMEK SONRASINDA İSE TÜMÜYLE YOK OLMASINA ZEMİN OLUŞTURMAK!..‘