İddia ediyorum; bugünkü yazımda anlattıklarımı İnternet üzerinden araştırıp derlemeye ve de
okumaya kalkışırsanız, aralıksız en az 7-8 saat meşgul olmanız yani zaman ayırmanız gerekecektir. O
nedenle okumanızı öneriyorum; Tam olarak bilmediğimiz kavramlar hakkında bilgi sahibi olup
entelektüel birikim sağlamak bence çok önemlidir. Uğur Mumcu'nun 'bilgi sahibi olmayan fikir sahibi
olamaz' özdeyişinden hareket edecek olursak o sözü düşünce hayatımızda düstur, vazgeçilmez ilke
olarak kabul edersek, ediyorsak bugünkü yazımda anlatacaklarım öyle sanıyorum ki daha da önem ve
anlam kazanacaktır. Türkiye’de öteden beri hepimiz belli bir siyasi görüşe sahip olduğumuz söyleriz
ama o görüşü açıklamanın, açıkça ifa etmenin de pek taraftarı olmayız. Şimdi sizlere şöyle bir soru
yöneltsem; 'sağcılık ve solculuk nedir, sağ ve sol siyaset anlayışı, görüşü nedir, neyi ifade eder' bana
nasıl bir yanıt verirsiniz? Bitmedi. O soruyu biraz daha açarak yeniden şöyle soracak olursak;
'Türkiye’de sağ deyince ne, sol deyince ne anlaşılıyor?' Bu konu aslında düşünce dünyasında dipsiz
bir kuyudur. O nedenle öncelikle sağcılık ve solculuk nedir ve nereden çıkmıştır, sorusunun yanıtını
bulmak için tarihsel süreç içinde konuyu biraz irdeleyelim; 1789'da Fransız devrimi yaşandıktan
sonra artık halk zenginlerin daha zengin olmasından sıkılmıştı. Köylüler en son kazma kürek
emeklerinin karşılığını alabilmek için patronlara baskınlar düzenlemişlerdi. Ekmek bulamıyor,
haliyle pasta da yiyemiyorlardı(!) 1791 yılında ulusal mecliste kralı destekleyenler meclis başkanına
göre meclisin sağına, yenileşmeyi ve halkın haklarının artırılmasını savunanlar da soluna
oturmuşlardı. Zamanla dünyada sol siyasal görüş, şu anlama gelmeye başladı. Sürekli yeniliklerin
yapılmasını savunanlar, halkın yaşam standartlarının iyileştirilmesi gerektiğini savunanlar ve
işlemeyen sistemin daha iyisiyle değiştirilmesini savunanlar sol görüşe mensup oldu. Sağ görüş ise
mevcut düzenden memnun olanlar, sistemlerin değiştirilmesine karşı olanlar ve sermaye
sahiplerinin haklarını çalışanların haklarından önce korumak gerektiğine inananları kapsadı.
Anlattığım bu tarihsel anekdot da anlaşılacağı üzere sağ ve sol kralın parlamentodaki taraftarlarının
düzen anlayışından doğmuştur. O günden beri dünyanın her yerinde sağ ve sol hem siyasal hem de
ekonomik düzen ve sosyal yaşam anlayışını ifade eder. Yani eğer bir parti sağcı ise sermaye
sahiplerinin istekleri doğrultusunda gelişim kararı alır. Günümüzde buna kapitalizm denmektedir.
Sermaye sahibi dev şirketler bu şekilde oluşturulmaktadır. Eğer bir parti solcu ise de halkın gelir
seviyesi ekonomi politikasının asıl amacı olduğunu savunur ve bu yönde siyaset anlayışı güder. Bu
modelde sermaye sahiplerinin istekleri yine dikkate alınabilir ama bütün ekonomi buna göre
şekillendirilmez. Yani eğer halkın yaşam standardı yükselmeyecekse sermaye patronuna karşı durulur,
yeri geldiğinde ona 'güle güle' bile denmekten çekinilmez. Buraya kadar anlattıklarımdan anlaşılacağı
üzere yakın tarihsel süreçte tüm dünyada sağ ve sol bu anlama gelmekte böyle anlaşılmaktadır. Ama
Türkiye'de durum vahimdir. Bu vehameti anlatmadan önce ise birazcık da sağ ve solun aşırısı, ılımlısı,
nasıl oluyormuş onu anlatmak istiyorum ama sanırım bugünlük bu kadar deyip yarın anlamayı
sürdüreceğim. Çünkü bugünlük yerim bu kadar!.