KUANTUM

Batı felsefesinin önde gelenlerinden Sokrates’in çok güzel bir sözü vardır; “Bildiğim tek şey hiç bir şey bilmediğimdir.” Bu söz, bilginin, öğrenmenin sonsuzluğunu anlatır aynı zamanda.Son yıllarda bilim adına o kadar büyük gelişmeler oluyor ki, bunları takip etmek, bilgi sahibi olmak, insanlığa katabileceği yararları bazen de zararları öğrenip takip etmek, hem bilgimizi arttırıyor hem de ufkumuzu genişletiyor. İnsanlık adına yapılan çok güzel şeyler olsa da malesef bazı buluşlar, bazı teknolojiler insan nüfusunu azaltmak için de kullanılabiliyor. Bu yüzden yeni gelişmeleri takip etmek, bunlar hakkında bilgi sahibi olmak da çok büyük önem taşıyor.

Bilim,merak ve amaç besleyen iddiaları deney, gözlem düşünce aracılığıyla inceleyen disiplinler bütünü diye tanımlanır. Somut, dünyevi veya evrensel olayları konu alır. Öncelikle şunu bilmeliyiz ki bilim değişkendir. Bugün doğru olarak kabul ettiğimiz bir şey, yarın aksi ispatlandığında yanlış olabilir. Çünkü bilim süreklidir. Bilim insanları her gün yeni bir şeyler keşfediyorlar. Biraz bu gelişmelerden bahsedelim.

2022 Nobel Fizik Ödülü’nü kuantum mekaniği konusundaki çalışmalarıyla Fransız fizikçi Alain Aspect, Amerikalı teorik ve deneysel fizikçi John F. Clauser ve Avusturyalı kuantum fizikçi Anton Zeilinger aldı.Ödül alan bu çalışma kuantum dolanıklığıyla ilgili çok önemli bilgiler sunuyordu. Dolanık durumdaki parçacıkların kontrol edilmesi, araştırılması ve elde edilen bilgiler yeni bir çığır açtı.Bu çalışmalar gösterdi ki, dolanık haldeki iki parçacığın birine ne olduğu, birbirinden uzakta olsa da diğerine ne olacağını belirler. Araştırma grubu kuantum ışınlanma denen bir kuantum durumunu bir parçacıktan daha uzaktaki bir parçacığa taşımayı da mümkün kılabiliyor.Bu çalışmalar,kuantum bilgisayarların, kuantum ağların, kuantum şifreli iletişimi içeren araştırma alanının da önünü açtı.

Newton bize klasik fizik konusunda çok fazla bilgi sunmuştur.Bir topa vurduğumuzda ne kadar yol alabileceği, bir aracın bir yerden bir yere ne kadar hızla gideceği kesin ve öngörülebilir bir şekilde hesaplanmaktadır. Klasik fizikte bunları hesaplayıp kesin sonuçlar çıkarabiliriz.

1897 yılında Joseph John Thomson atomaltı dünyada elektron denilen, atomdan bin kat daha küçük parçacık keşfettiğini duyurdu.Daha sonra atom altı parçacıklar, kuarklar, bozonlar bulundu. Atom altı dünyasında olanlar, fizik kurallarını yeniden yazdırdı.Bu atom altı parçacıklar klasik fiziktekinden çok farklı davranıyordu. Parçacıkların saniyenin milyarda biri kadar bir zamanda ortaya çıkıp kaybolması, elektronların birbirinden uzakta olsalar da kendi aralarında haberleştiği, birden fazla yerde olabildiği gibi durumlar kuantum fiziğinin konularındandır.

Kuantumu daha iyi anlamak için çift yarık deneyini de bilmek gerekir. Sonraki yazıda Schrödinger'in kedisi deneyi ve çift yarık deneyini anlatarak kuantum konusunu daha iyi kavrayabileceğimizi düşünüyorum.

Kuantum bilmek aynı zamanda zihinsel ve ruhsal yolculuğumuzda da çok büyük katkı sağlayacaktır.

Kuantum teorisiyle ilk karşılaştıklarında şok olmayanlar, muhtemelen onu anlamış olamazlar.”(Niels Bohr)