İRAN’DA TESETTÜR RESMEN DEĞİL AMA FİİLEN KALKTI!.

 Mutlaka Anımsayacaksınız, komşu İran’da 22 yaşındaki genç kadın Mahsa Amini’nin geçtiğimiz Eylül’de başını usulüne uygun örtmediği için aynı zamanda toplumun ahlak zabıtası işlevini üstlenmiş olan devrim muhafızları tarafından öldürülmesi üzerine başlayan protesto gösterileri yaklaşık üç aydır dinmek bilmiyor. Onuncu haftasını tamamlamış olan bu protesto gösterileri sırasında, son üç gün öncesine kadar yaşamını yitirenlerin sayısının bağımsız haber kaynaklarının ifadesine göre 400’ü aştığı hatta 500’e yaklaştığı belirtiyor. İran’ın ülke coğrafyasının hemen tümüne yayılmış olan bu türden protesto gösterileri ve eylemlerin geçen hafta itibarıyla Mollaların başkenti sayılan Kum kentine dahi sıçradığı kaydediliyor. Mollaların egemen olduğu ve hüküm sürdüğü İran’da, hele ki Kum kentinde dahi, mollaların desteğindeki dinci cephenin yandaşlarının da sokağa indiği söylenirken, buna karşılık mollaların da, o tesettür karşıtı göstericiler karşısında psikolojik üstünlüklerini büyük ölçüde yitirmelerinden dolayı olsa gerek, mollaların yandaşı olan gruplarında geri çekilmek zorunda kaldıkları gelen haberler arasında. Ancak İran İslam Devrimi’nin daha doğrusu yobaz Humeyni darbesinin başladığı 1979’dan beri başlatılan ve halende vahşi, kanlı ve sistematik biçimde sürdürülen korkutarak sindirme eylem ve uygulamaları ne yazık ki devlet desteğiyle artarak sürdürülmektedir..

Despotik molla rejiminin İran devrim muhafızları aracılığıyla sürdürdüğü vahşete, mollaların en düzeydeki yargı organlarının ilk etapta 15 bin kişi hakkında gözünü kırpmadan verdiği idam cezalarına rağmen, yine de mollalara karşı sokağa dökülmüş olan çoğu genç kadın olan ‘tesettüre hayır’ diyen protestocu kitlesel yığınlar geri adım atmayıp direnişlerini sürdürmektedirler.. İran’da bugün itibarıyla ülke düzeyinde kamuoyu desteği rejime direnen muhalif grupların eline geçmiş gibi görünmektedir ama molaların hüküm sürdüğü despotik siyasal iktidarın yakın bir zamanda hatta gelecekte seçimle değişmek olanağı bulunmadığı için bu durumun reel anlamda ve yaşam pratiğinde herhangi bir yararı olmayacağı belirtilmektedir. İnternet üzerinden bağımsız kaynakların sağladığı haberlerle edindiğim bilgilere göre; Şu anda İran’da hem siyasal hem de toplumsal açılardan bakıldığında çok garip ve de hassas bir denge egemen durumda olduğu ve hüküm sürdüğü görülmektedir. Şöyle ki; Sayıları ve kamuoyu desteği her geçen artan ve ülke dışına taşan tesettür karşıtı göstericilerin, aileleriyle birlikte yaklaşık olarak, bir buçuk milyon civarı bir taban kitlesi bulunan, ekonomik anlamda halkın büyük bir bölümünden daha rahat bir yaşam süren ve o nedenle ülkenin kaymak tabasına yakın refah düzeyi içinde, özellikle son 30-35 yıl içerisinde İran’da yeni sosyal sınıf düzeyine gelen başta devrim muhafızları olmak üzere molla rejiminin özel yargısı, polis gücü ve ordunun da desteğine sahip bulunan bu ucube rejimi devirme gücü ve kudretine (ne yazık ki) sahip görünmemektedir..

Buna karşılık mollaların da bütün gücüne, baskısına ve vahşetine meydanlara yerleştirilen vinçlere kurulmuş darağaçlarında peşin sıra infazı gerçekleştirilen idamlara karşın, korku duvarını aşmış, direnmeyi sürdürmekte olan sivil cepheyi de bir türlü dizginleyemedikleri, onları önleyemedikleri de apaçık gözlemlenmektedir. Bu arada kısıtlı da olsa İran’dan gelen son haberlere bakıldığında ilginç bir gelişmenin de yaşandığı ve üç ay önce protesto amaçlı çıkarılmış olan başörtülerin tekrardan onca baskıya rağmen takılmadığı, böylece İran’da tesettürün, resmen değilse bile fiilen ortadan kalkmış olduğu kaydediliyor. Özellikle son bir haftadır İran’dan gelen fotoğraf ve filmlerde başı tümüyle açık kadınların olduğu ve başkent Tahran’ın yanı sıra ülkenin büyük kentlerinde serbest biçimde dolaştıkları ve onlara kimsenin müdahale etmediği, en fazla sözlü uyarılarla yetinildiği kaydedilmektedir. Bu durumda kanaatim odur ki; Böylelikle İran’da kadınlara kendi yaşam tarzını dayatmak için devrim muhafızları tarafından işlenen son başörtüsü cinayeti, örtünme zorunluluğunun aşılması yolunda önemli bir aşama oluşturmuş, yani kadınların başı açık gezme yasağının resmen olmasa da fiilen ortadan kalkmasına sebep olmuştur. Komşu İran’da yaşananlar, siyasal İslam’ın iktidar olması halinde ülkeye nasıl bir zulüm rejiminin egemen olacağının bence canlı bir örneğidir. Ve de ne yazık ki bu olaydan ders alması gereken ülkemizde iktidar olan siyasal otoritenin büyükçe unsurları ve ülkemin medyası, basını bu tür olaylara (her nedense) gereken önemi ve de anlamı bir türlü vermemekte, verememektedir..