Gerçekten de hayat; her zaman, kimilerine göre ise hiçbir zaman aynı çizgiyi izleyen bir durumda değildir. Dolayısıyla da ‘hayatlarımızın akışı içerisinde dönemler değişir ya da değiştirilir veya kimi durumlarda ise değiştirilmek zorunda bırakılırız!’

‘İşte o söz konusu dönemler hangi hallerde, durumlarda değişir veya değiştirilmek zorunda kalır ya da bırakılır?’ Sorusunun yanıtı ise bana göre; ‘davulun boynunuzda asılı durduğu bir dönemde veya süreçte o davulu çalmak için gerekli olan tokmağın başkalarının elinde olduğu durumlardır!’

Böylesi durumlarla karşılaştığınızda ise çoğu zaman belki de hiç istemeseniz de hayatın yeni temposuna ritmine ayak uydurmak, uyum sağlamak zorunda kalırsınız!’ Diye düşünüyorum, hatta öyle olduğuna inanıyorum, bu meslekte 37 yıl, 59 yıla erişen yaşamımın hayata atıldığım 41 yıla ulaşan hayat tecrübesi, deneyimlerimle…

Bu konu üzerinde yazmaya başladığım için şunu da vurgulayarak özellikle belirtmek isterim; aslına bakarsanız sizler, bizler yani hepimiz; öyle inanıyorum ki, öteden beri ve de genellikle, ilkeli, dik duran, daima dürüst, omurgalı, doğru bildiğinden kesinlikle şaşmayan, (mecazi bir deyimle) ruhunu asla şeytana(!) satmayan, ‘iyi bir insan’ olmak, dahası mükemmel, mükemmel olmasa da mükemmele yakın sayılabilecek biçimde görünmeye, ‘daha iyi bir insan’ olmak için çabalayıp durmuş, hayat boyu şimdiye kadar tırmalamış durmuş yani mücadele veriyor olabiliriz. Bu verdiğimiz sözünü ettiğim mücadele esnasında ise bazen gün gelir, an itibarıyla belki son sayfası olmasa da bir defter kapanır veya iradeniz dışında o defter kapatılır, yeni bir defterde yeni bir sayfa açılır, bizler de artık o yeni defterin yeni sayfasından başlayarak yazmak zorunda kalır veya bırakılabiliriz…

O zaman da hiç kuşkusuz hemen aklınıza şu gelir; yıllar yılı, belki de tüm yaşamınız boyunca yaşadıklarınız, gördükleriniz, duyduklarınız, acısıyla tatlısıyla, neşesiyle kederiyle, doğrusuyla yanlışıyla, inandıklarınızla veya inanmadıklarınızla birlikte ‘her şey’ artık çok geride kalmıştır…

Amacı veya yöntemi, ya da niyeti ‘her ne olursa olsun’ böylesi bir durumu 'yeni bir hayatta yeni bir defterde yeni bir sayfa açmak ve yazmaya başlamak' olarak görmeli miyiz, görmek öyle değerlendirmek ve de kabullenmek zorunda mıyız? Gibisinden bir soru hemen aklınıza gelebilir. Açıkçası şimdilik kaydıyla böyle bir sorunun yanıtını elbette hemen bilmek ve söyleyip zaman bu yaşa gelmiş benim gibi birisi için bile epeyce zordur!..

O yüzden yine de şimdilik kaydıyla o sorunun yanıtını ‘hayırlısı bakalım, olan veya olacak olan her şey herkesin hakkında öncelikle hayır getirsin, şer den uzak tutsun, varsa daha beteri herkesi korusun ve kollasın bizleri Rabbim!’ şeklinde düşünmekten, mırıldanmaktan veya yazmaktan başka bir şey hala aklıma gelmiyor, gelemiyor, ne yazık ki!..

Öyle inanıyorum ki; işte tam da bu yüzden ‘HAYAT; daima aynı çizgide değildir!’ Dedim ve yazdım bugünkü yazımın başlığını…

Aslına bakarsanız, siz açmak istemeseniz de açılan her yeni defterin her yeni sayfası önünüze geldiğinde veya konulduğunda hele ki o yeni defterin sayfalarının içine siz de bir şekilde girdiğiniz de atılan en zor adım, ilk adımdır ve o ilk adımda da ‘doğru kararı’ vermektir…

Çünkü gerçekten zordur; yeni bir sayfa açmak, alıştığınız rutinden uzaklaşmak, yeni başlayacak hayat çizginizin yaşam temposuna ya da daha doğruymuş gibi gördüğünüz yola doğru yeni bir rota çizmek…

Şöyle bir benzetme veya örnekleme de yapabiliriz aynı konuda; eğer tiryaki iseniz sigarayı bırakmak gibidir de denilebilir bu durumda…

Aldığınız kararın her ne kadar doğru olduğuna inansanız bile o aldığınız kararın ardından uygulama aşaması çok hafif biçimde de olsa biraz sancılı hatta ağrılı geçecektir, bundan emin olabilirsiniz. Çünkü geçmişin gölgeleri her zaman etrafınızda olacak, en azından sizler öyle hissedeceksiniz. O geçmişin gölgelerini her ne kadar savuşturmaya kalksanız da uzun bir süre onlar sizin peşinizi bırakmayacaktır. Eğer dediğim çıkarsa o zaman sizlere tavsiyem; o geçmişin gölgelerini görmezden gelmek, hatta becerebiliyorsanız, yok farz etmektir!..

Bu noktada lafı daha fazla uzatmak doğru değildir.

O yüzden; Bugünkü yazımın başlığında da belirttiğim üzere şu anda ki ruh halimi ifade etmeye, anlatmaya, bilmeyenlere belki de haddim olmayarak bir şeyleri anlatmaya daha doğrusu öğretmeye çalışıyorum. ‘Hayat; daima aynı çizgide neden değildir?’ sorusunun yanıtını belki ben de çok iyi veya çok doğru bilmiyorum aslında ama bu konuda doğru bildiklerimi de sosyal sorumluluk bilinci içerisinde sizlere anlatmayı önemli bir görev sayıyorum.

Hayatın doğal akışı içinde bundan sonra geçecek dönemler ve süreçler ‘iyi olsun, hayır olsun, iyilikle, hayırlar getirsin’ demekten başka bir şey denilemeyecek kadar zorlu bir maratondur.

Sanırım dört beş yıl öncesinde o senenin sona ermesine birkaç gün kala benzer içerikte bir yazım yine bu sütunlarda yayımlanmıştı. O nedenle bir kez daha tekrarlamak isterim ki; sakın ola bu yazımın sizlere yani siz saygıdeğer okurlarıma, sevgili dostlarıma bir veda yazısı olduğu düşünülmesin. Dahası veda etmek asla bana göre bir tarz değildir. Üstelik bizim meslekte yani gazetecilikte; veda etmek yaşama veda etmekle eşdeğer niteliktedir!..

Yaşama veda etmekte Yüce Allah’ın takdiridir. Dolayısıyla her yeni doğan gün yeni bir başlangıçlar, yepyeni umutlar içerir…