HAKİKAT

Hintliler karanlık bir ahıra bir fil koyar ve o güne kadar hiç fil görmeyen insanlara onu göstermek isterler. Filin bulunduğu yer çok karanlıktır, hiç bir şey görünmüyordu. İnsanlar, file dokunarak onu anlamaya çalışırlar. O kişilerden biri filin hortumuna dokunur, sorduklarında: “Fil, kalın bir su hortumuna benziyor.” der. Başka biri kulağına dokunur “Fil, bir yelpazeye benziyor .” der. Bir başkası filin bacağına dokunur :“Fil, bir direğe benziyor.” der. Filin gövdesine dokunan biri ise “Fil bir kayaya benziyor.” der.

Böylece herkes, filin neresine dokunduysa fili öyle anlatır. Her birinin anlattıkları başka başkaydı. Halbuki ellerinde bir ışık olsaydı ayrılık kalmaz, herkes aynı şeyi görür, aynı şeyi anlatırdı. (Mesnevi C. III, beyit 1259).

Hepsi doğru söylüyordu ancak hiçbiri fili tam olarak anlayamadı. Siyasi,sosyal, dini, bilimsel konularda böyle bir tavrı çokça görmekteyiz. Oysa bir şeyin bütünü hakkında bilgi sahibi olmadan ahkam kesmek, hüküm vermek ne kadar yanlıştır.Evet,filin bir hortumu vardır ancak fil hortum değildir. Bütün olaylara, konulara sadece kendi gördüğümüz pencereden değil, başka pencerelerden de bakmalıyız, bilgi sahibi olmalıyız.

Tasavvufta çokça anlatılır bu hikaye... Hakikati görmek açısından çok önemlidir. Göremediğimiz şeylere yoktur diyemeyiz. Göremesek de varlığını bildiğimiz hakikatler, gönül gözüyle görünür olur.Gönül gözü, görmek isteyene ışık olur.