GÜZEL MEMLEKETİM
AKÇAY DAN ŞAVŞAT A
Orda bir köy var uzakta
O köy bizim köyümüzdür
Gitmesek de gelmesek de
O köy bizim köyümüzdür.
Evet Şair in dediği gibi dört yıl aradan sonra memleketime köyüme gitmeye karar verdim.Daha önce gitmeyi çok istememe rağmen pandemi ve uzaklığı nedeniyle gidememiştim.Kısmet bu yıldaymış.24.07.2022 Pazar günü Akçay dan başlayan yolculuğum 27.07 2022 Çarşamba günü akşamı Artvin-Şavşat Rusya sınırında ki Akdamla köyünde son buldu.
Güzel ülkemi bir başından bir başına arşınlamış oldum.En batıda ki Balıkesir Akçay dan en doğuda ki Akdamla köyüme gelmiş oldum.Egenin denize yakın topraklarından Doğu Karadenizin Rusya sınırında ki göğe yakın topraklarına geldim.Akçayın ve körfezin masmavi denizi ve Kazdağlarının eşsiz güzelliğinden göğe yakın topraklarda ki ormanları, temiz havası, soğuk suları ve seyrine doyum olmayan eşsiz manzaralı köyüme ve özellikle de yaylaya kavuşmak beni son derece mutlu etti.
24.07.2022 günü gecesi Balıkesir den saat 24.00 de hareket edip ertesi sabah saat 09.30 Ankaraya geldim.Akşam saat 18.00 de Doğu ekspresine binerek Karsa doğru hareket ettik.Elmadağ, Kırıkkale Kayseri den sonra sabaha doğru Sıvasa ulaştık.Bir yılan gibi kıvrılıp giden trenle bazen nehir kenarları bazen düz ovaları bazen de karanlık tünellerle delinmiş dağları aşarak Erzincan üzerinden saat 16.00 sıralarında Erzuruma ulaştık.Benim normalde biletim Karsa kadar olmasına rağmen Erzurumda indim ve otobüsle gece Artvine geldim.O gece orada kaldıktan sonra Ertesi gün öğleyin Şavşata ve akşama da Rusya sınırında ki köyüme ulaşmış oldum.
Köyüm tipik bir Doğu Karadeniz köyü. İki dağın arasında çukurda bir derenin iki yamacında kurulmuş 50-60 hanelik bir köy. Karadenizin bütün özelliklerini taşımaktadır. Soğuk suları tadına doyum olmayan tertemiz havası ve seyrine doyum olmayan yemyeşil manzarası ve derenin iki yakası boyunca uzanan tarla ve çayırları biraz yukarı çıkıldığında söğüt meşe karaağaç ve daha yukarılarda iğne yapraklı ağaçları ve ormanları ile süslü Rusya sınırı boyunca yeşilin her tonunu taşıyan yüksek dağları ve bir cenneti andıran yaylamızla unutulmaz bir 10 gün geçirdikten sonra dönüş yolculuğa geçtik. Yayladan köye sonra Şavşat Artvin Rize Trabzon Giresun Ordu Samsun Çorum Kırıkkale Ankara Eskişehir Bursa üzerinden otobüsle Balıkesir ve Akçaya döndüm.
Memleket ziyaretim ve köyüme gidiş gelişimi Seyahat notları adı altında uzun bir yazıda yazacağım ancak burada birkaç noktayı ön bilgi olarak sizinle paylaşmak istedim.
Öncelikle belirtmek istiyorum ki tren yolculuğu çok güzel ve benim çok hoşuma gidiyor. Her şeyden önce günümüzde yaşadığımız ağır ekonomik ve hayat pahalılığı içerisinde çok ekonomik bir ücretle ülkemizi bir baştan bir başa gidebiliyorsun. Aynı şekilde eskiden doldur boşalt usulü gelişigüzel kalabalık ayakta değil herkes çok rahat ve oturarak koltuğunda yolculuk yapıyor ve ayakta yolcu alınmadığı ve öyle her istasyonda uzun süre beklemek de yok.
Yolculuğum boyunca gözlemlediğim kadarıyla sadece nehir ve dere kenarlarının yeşillendiği diğer yerlerin gittikçe terk edildiği ve her geçen gün ekilebilir biçilebilir arazinin azaldığı ve kaderine terk edildiğini gördüm. Bu özellikle bir zamanlar ülkemizi besleyen Orta Anadoluda bariz bir şekilde kendini belli ediyor ve bir zamanlar dünyada kendini besleyebilen 7 ülkeden biri olma özelliğini kaybettiği için en büyük üzüntü kaynağımız oldu.
Artık insanımız hem rahat sağlıklı ve hem de ekonomik olması bakımından bilhassa yaz aylarında en az deniz turizmi kadar dağ ve yayla turizmine daha çok dönüş yapmaya başladığını görmüş oldum. Özellikle bizim Karadeniz bölgesi ve Doğu Karadeniz yayla turizminin gözdesi olma yolunda ilerlemektedir.
Ekonomik sıkıntının ve hayat pahallılığının dayanılmaz noktaya geldiğini ve bunun vatandaş için en büyük sorun olduğu ortaya çıkmıştır.
Artık özellikle yaz döneminde dolup taşan köylerimiz yaylalarımız kış gelince tamamen boşalmakta ve artık üretici toplum olmaktan çıkıp tamamen tüketici bir toplam olduğumuz gerçeği kendisini göstermiştir..Bundan 15-20 yıl önce şehir ve köy nüfusu eşit olduğu halde köyleri eken biçen hayvancılık tarım ve ziraatle uğraşan kalabalık bir nüfus olduğu halde çalışan insanımızın özelliklede gençlerimizin köyleri terk etmesiyle ve de ekildiği zaman ürünün yüksek maliyeti sebebiyle –ilaç gübre yakıt işçilik-sebebiyle tarım ve ziraatve hayvancılık her geçen gün bitmektedir.
Ama yine de bütün bu olumsuz şartlara ve her şeye rağmen yine de iyimser olmak istiyorum. Öyle veya böyle hangi şartlarda olursa olsun köylere sahip çıkmamız gerekiyor. Çünkü şuna iyice inanıyorum ki bir gün eninde sonunda köylere dönüş başlayacaktır. Biz olmasak bile evlatlarımız çocuklarımız veya torunlarımızı ister istemez mecbur kalarak köyler döneceklerdir. Gittikçe kalabalıklaşan şehirler, şehir hayatının zorlukları, ulaşım, trafik, geçim sıkıntısı, stres, hayat pahalılığı, hastalıklar, savaş, deprem, küresel ısınma ve iklim değişiklikleri köye dönüşü mecbur hale getirecektir. Zaman zaman okuyoruz görüyoruz emekli olanlar şehir hayatından bunalıp köylerine dönenler, bağ bahçe ekip çiftçilik yapanlar her geçen gün artmaktadır.
Şu bir gerçekçi sağlıklı, huzurlu, stressiz hayat dolu bir yaşam artık köylerdedir. Onun için köylerimize dönerek oralara sahip çıkmamız gerektiğine inanıyorum. Sağlık ve esenlik dileklerimle.
Yorum yapın