Kış denildiğinde aklama hemen kar , soğuk ve turşu geliyor. Balıkesir’in turşu kültürü de epey fazla.

Turşu, zaten Türk mutfağının yüzyıllardır vazgeçilmez tatlarından birisi. Hem sofralarda lezzet tamamlayıcısı olarak hem de kültürel bir mirasın taşıyıcısı olarak önemli bir yere sahiptir. Bu eşsiz tat, sadece bir yiyecek değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi ve ortak bir gelenek olarak karşımıza çıkıyor.

Mevsimlik sebzeler ve meyveler, aile bireylerinin katılımıyla özenle hazırlanır, turşu bidonlarına yerleştirilir ve fermente olmaları için zaman tanınırdı. Bu süreç, nesiller arası bilgi aktarımının bir yolu olarak da önemliydi.

Özellikle kış aylarına hazırlanırken yapılan turşular, uzun süre dayanıklılığıyla Türk toplumunun doğa ile uyumlu yaşam biçimini de yansıtır. Doğal fermantasyon sayesinde sebzeler korunur, aynı zamanda bağışıklık sistemini destekleyen probiyotik bir besine dönüşür.

Turşu, Türk sofralarında genellikle et yemekleri, baklagiller ve pilav gibi yemeklerin yanında sunulur. Adeta bir denge unsuru olarak, yemeklerin lezzetini tamamlar ve iştah açıcı bir rol oynar. Özellikle "turşu suyu" gibi yan ürünler, ülkemizin farklı bölgelerinde ayrı bir ilgi görür. Turşu suyu, bazı yerlerde sabah kahvaltılarında bile tüketilir ve şifa kaynağı olarak görülür.

Türkiye'nin dört bir yanı, kendine has turşu çeşitleriyle doludur. Karadeniz'de lahana ve fasulye turşusu, Ege'de börülce turşusu, İç Anadolu'da salatalık ve biber turşusu gibi çeşitler, bölgesel tatlar arasında ön plana çıkar. Her bir bölgenin turşu yapımı ve tüketim alışkanlıkları, yerel tarımsal ürünlere ve coğrafi koşullara göre şekillenmiştir.

Günümüzde turşunun sadece bir lezzet değil, aynı zamanda sağlık açısından da önemi yeniden keşfediliyor. Probiyotikler açısından zengin olan turşu, bağırsak florasını destekleyerek bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olur. Geleneksel yöntemlerle yapılan turşular, kimyasal katkı maddelerinden uzak olması nedeniyle de daha sağlıklıdır.

Saygılarımla. Afiyetle kalın!