ERDEMSİZ SİYASET YAPILIR MI?.

Önce ‘erdem’ nedir?2 diye sorabilecek olanlara kısa bir açıklama yapayım(!) Efendim, sözlük anlamıyla ‘erdem, fazilet’ demektir. Şimdi asıl anlatmak istediklerimi, yani yazımın başlığında yönelttiğim sorunun yanıtıyla birlikte anlatmaya başlıyorum; Antikçağ filozofları Platon’a ve Aristoteles’e göre, yaşamın amacı iyi bir ruha sahip olmak şeklinde açıklanmaktadır. İyi bir ruha sahip olmak da erdemli olmakla olanaklı hale gelir. Adalet ve cesaret de en önemli erdemlerin arasında yer alır ve bulurlar. Türkiye’de öteden beri siyasetin en büyük eksiği ve eksikliği erdemdir yani fazilettir. Türkiye’de siyaset, korkaklığın, kurnazlığın, ikiyüzlülüğün, çıkarcılığın, yalancılığın, adaletsizliğin tutsağı haline gelmiştir, ne yazık ki!..

 Ender olarak istisnaları dışarıda tutarak söylüyorum; İktidarı ve muhalefetiyle birlikte söylüyorum; Günümüzde ülkemiz siyasetinin en büyük açmazı ve dolayısıyla sorunu budur. Yani ‘ERDEMSİZLİKTİR’ Kim ne derse desin, kimler bana kızarsa kızsın, inkar etsin. Mesele budur! Çünkü Türkiye’de siyaset epeyce bir süredir ahlaki ve de vicdani değerlerden yoksun kalmış durumdadır. İşine gelmediği zaman Anayasa’ya ve siyasi partiler yasasına uymayan, TBMM’de namusu ve şerefi üzerine ettiği yemini işine gelmediğinde ihlal edebilen, dışarıya karşı ülkesi ve devleti için hukuk ve demokrasiye uyulmasını isterken, demokrasiyi ve hukuku kendi ülkesi ve hatta kendi partisinde dahi uygulamaktan sakınan, kendisinin ve partisinin siyasi fikirlerine ters olsa da başka siyasi partilerin gölgesinde utanmadan siyaset yapabilen, popülist biçimde siyaset yapmayı halkçı siyaset yapıyormuş gibi zanneden, siyasi ilişkilerini partizanlık, bölgecilik, etnisite kayırmacılığı, din, mezhep üzerinden tarikatçılıkla adam kollamacılığı, feodal ilişkiler üzerinden hemşehricilik ilişkileriyle bağlantı kuran siyasetçiler, sorarım sizlere hiç erdemli siyasetçi olabilirler mi?.

Elbette olamazlar!..

Öyle inanıyorum; Elbet bir gün; Türkiye bu türden erdemsiz ve de çapsız siyasetçilerden kurtulduğu gün, aydınlığa ve toplumsal huzura mutlaka kavuşacaktır. Aksi halde şu an yaşadığımız gibi, bir karanlık dehliz içinde, kısır bir döngü içerisinde, ite kaka gitmeye devam edersek de bambaşka karanlıklarla kaşı karşıya kalacağız ama farkında dahi olmayacağız!..

Bugüne kadar halen yürürlükte olan anayasamızın; demokrasi, hukuk devleti, güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, laiklik, düşünceyi ifade etmeye yönelik, yayın, örgütlenme ve gösteri yapma özgürlüğü ile ilgili maddelerini göz ardı etme eğilimini her fırsatta icraatlarıyla sergileyen, 20 yıllık AKP iktidarı ve onun lideri Erdoğan, şimdi de anayasal ve yasal çerçevenin dışına çıkma eğilimiyle artan yasaklarla ve baskılarla yaklaşan seçimler arifesinde iktidarını bir dönem daha korumaya yönelik gayretler içerisinde olduğu gözükmektedir..

Ben şahsen, öyle inanıyorum ki, en azından inanmak istiyorum ki; Bu halk yakın geçmişte olduğu gibi, tarihsel olayları ve olguları çarpıtanlara, tarihsel olayları ve olguların çarpıtıldığının aradan geçen zamanla daha da iyi anlaşıldığı bir böyle bir dönemde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılında, mevcut iktidara ve onun liderine karşı gereken en uygun cevabı sandıkta verecektir!.