Doların 11 TL’yi geçmesi, hem ekonomik hem de siyasal gidişat açısından psikolojik eşiğin
çoktan aşılmış olduğunu göstermektedir. Piyasaların, iş dünyası ve ticaret hayatının,
enflasyon ve kurlar başta olmak üzere, ekonominin gidişatı konusunda umutlarını hepten
yitirdikleri artık açıkça görülmekte, gözlenmektedir. Hem işadamlarıyla hem bankacılarla
konuştuğunuzda ekonominin gidişatı açısından artık tahmin yapılamaz noktaya gelindiğini
açıkça görüyorsunuz. İşadamları göz göre göre varlıklarının eridiğini, selin önünde akıntıya
kapılarak gidildiğini belirtirlerken önümüzdeki döneme ilişkin tahmin yapmanın, karar
almanın olanaksızlaştığını özellikle vurguluyorlar. Bankacılar ise yönetimin son dönemde
girdiği yolun sonunun felaket olduğunu, hem kendilerinin hem reel sektörün ülke
ekonomisinin hızla gittiği duvarı gördüklerini ama bir şey yapamadıklarını belirtiyorlar. Özetle
ekonominin çaresiz bir sürüklenme içinde olduğuna ekonomi içindeki aktörlerin de bu
gidişatı korkuyla izlediklerine tanık oluyoruz. Bu durum aynı zamanda, hangi kesime yakın
olduklarından bağımsız olarak, iş çevrelerinin ‘ekonomide sorunun çözümünün artık
siyasette olduğu’ gerçeğini somut biçimde görmelerine neden oluyor. Yönetimin tavrının
belli olduğunu, bu tavrın ekonomiyi ‘nereye kadar gideceğini göremedikleri bir erime
sürecine’ soktuğunu, bunun çok açık olduğunu ifade ediyorlar. İktidarın daha önce olduğu
gibi yanlışını görüp geriye dönme olanağının da artık kalmadığını belirten deneyimli ve
kıdemli bir bankacı, ‘ekonominin serbest ve kontrolsüz düşüşte olduğunu’ söyledi. Aynı
bankacı, iktidarın para basmaktan çekinmeyeceğini artık gördüklerini, bunun da yüksek
enflasyon-yüksek kur sarmalının iyice pekişmesine neden olacağını kaydediyor. Bu
değerlendirmeler ışığında sorunun çözümünün ekonomik değil, siyasal olduğu herkes
tarafından artık kabul edilmektedir. İş dünyası da bankacılar da özellikle dar ve sabit gelirli
kesimin, pandemi sürecinin de etkisiyle, çok zor durumda kaldığının, yoksullaştığının
farkındadır. Buna karşılık iktidar çevrelerinden yapay biçimde pompalanan ‘asgari ücret,
memur ve emekli aylıklarına yılbaşında yüzde 25-30’lar oranında yüksek zamlar
verileceği’ haberlerini de merakla izlenmesine rağmen çaresiz bekleyiş umutsuz biçimde
sürmektedir Asgari ücrete yapılacak zammın enflasyona katkısının büyük olacağını söyleyen
ekonomistlere iktisat eğitimi almış bendeniz de hak veriyor ve şu değerlendirmeyi
yapmaktan kendimi esirgemiyorum; ‘Yüksek zam yüksek enflasyonla birleştiğinde bu zor
durumdaki insanlara imkân sağlamak anlamına gelmez ancak 2022 yılında en az asgari
ücret zammı kadar enflasyon görmemiz de kaçınılmaz bir gerçektir..’ 
Aynı şekilde kurlardaki artışın enflasyona geçişkenliğinin çok hızlandığını da geçen
yılbaşından bu yana TL’nin değer kaybının yüzde 29’lara eriştiğini hatırlatmak isterim. Bu
oran önümüzdeki 3-4 aylık sürede daha büyüyecek, artacaktır. Çünkü piyasalarda artık 2022
yılı için en iyimser tahminlerle yüzde 30-35’ler düzeyinde bir enflasyon oranından söz
edilmeye başlanmıştır. Kimiler bu oranın eğer bu gidişat sürerse yüzde 40’ları aşacağını
öngörmektedir. Ekonomi çevrelerinin ekonomide bu tip süreçlerin sonunda ‘başka bir
seviyede yeni bir denge oluşacağı’ gerçeğini bildiklerini ama bunun ne zaman ve nasıl hem
de kısa vadede gerçekleşebileceği konusunda hiçbir işaret göremediklerini belirtiyorlar. Aynı
ekonomi çevreleri ‘Enflasyon ve kurların önümüzdeki süreçte hangi seviyeye kadar
çıkabileceği’ şeklindeki sorularını bir türlü gerçekçi ve de mantıklı olarak yanıtlayamıyorlar.
Bırakın yanıtlamayı, tahmin bile yapamayacaklarını açıkça belirtiyorlar. Dolayısıyla böylesine
yoğun bir belirsizlik ikliminde iş ve yatırım yapmanın olanağı kalmamaktadır. O nedenle de

pandemi sürecinde hiç görmedikleri kâr rakamlarına ulaşan bazı sektörlerdeki işadamlarının
bile büyük kaygı içinde olduklarına tanık olmaktayız. Bir de zaten hayat pahalılığı nedeniyle
çok zor durumda kalan yoksul kesimlerin durumunu düşünün. Onların hali daha vahimdir.
Yüzde 15-20’ler seviyesinde öngörülen asgari ücret zammıyla yılbaşında ağızlarına sürülecek
bir parmak balın, yoksul kesimlere çare olması asla mümkün değildir. Aynı şekilde emekliler
için ise iktidarın ekonomi kurmayları tarafından kısık seslerle dillendirilen yüzde 10-12’ler
düzeyindeki zam oranının hiçbir yaraya merhem olmayacağı da kabak gibi ortadadır!..