Aslına bakarsanız asıl sorunun insanların dinini gerçekten bilmemesi, bilememesi, kutsal kitabımız
Kuran- Kerim'i mealiyle yani anlamıyla okumaması olduğunun altını kalın bir çizgiyle çizmek
gerekiyor. İslam'a dair bilgiler kulaktan dolma olunca kendi görüşlerini Allah’ın kelamı gibi yutturan
sahtekarlar, din bezirganları diye adlandırabileceğimiz hurafeci yaratıklar salt bugün değil yıllar yılı
at koşturmaya cehalet zehirini zerk etmeye devam ediyorlar. Ancak bu gerçeğin farkında olmayan
kitleler onlara inanmaya ve onların peşinden gitmeye dün olduğu gibi bugünde ne yazık ve de ne
hazindir ki, devam ediyorlar.. Günümüzde cemaatler böyle güçlenmiş, daha da güçlenmeye devam
etmektedirler. Kanaatim odur ki; Bu vahim ve de hazin durumun iki temel nedeni yani sebebi vardır.
Birincisi toplumumuzun büyük bir kitlesinin okuma alışkanlığı yok, yani okumayı sevmiyorlar. İkincisi
ise okumayı sevmediği gibi o büyük kitle Kuran-ı Kerim'in sadece Arapça okunduğu, okunabilirmiş gibi
gibi bir inancı vardır. Kuran-ı Kerim'in arapçadan başka bir dilde okunması durumunda sözün ona
kutsiyetin ortadan kalkacağı ve de dolayısıyla günaha girileceği zannedilmektedir. Aslında safsata olan
bu türden yanlış bir inanış nedeniyle Arapça Kuran-ı Kerim'i okuyan da okuduğunu ne yazıktır ki,
anlayamamaktadır!.
Yüzyıllardır, on yıllardır yüce dinimiz İslam sadece ibadetten ibaretmiş gibi gösterilmiş ve anlatılmıştır,
buna inandırılmıştır. İslam'ın ahlaki boyutu böylece yok sayılmıştır. Durum böyle olunca da boşaltılan
o alanı hoca kisveli, sapkın meczuplar doldurmuştur. O sapkın mezcuplarda okuduğunu anlamayan o
mütedeyyin kitlelerin kafasını din ile uzaktan yakından ilgisi bunmayan boş hurafelerle doldurmuşlar,
doldurmaya da devam etmektedirler. Bir takım sapkın meczupların hoca, şeyh, şıh kisvesiyle ortaya
çıkıp, din ile hiçbir ilgisi olmayan boş hurafeleri Allah ve Peygamber buyruğuymuş gibi cahil kitlelerin
beyinlerine zerk etmesiyle oluşan tabloda maalesef dinimiz camiye hapsedilme gayretleri
yoğunlaşmış durumdadır..
Yani bir bakıma İslam; Namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek, paran varsa hacca gitmekten
ibaretmiş gibi gösterilmektedir. Oysa ibadetin ahlaklı insana, adaletli insana ulaşmanın kilometre
taşları olduğu anlatılması, öğretilmesi gerekmektedir ama bu kasıtlı olarak yapılmamaktadır.
Dinimizn toplumsal yaşamla ilgili tarafı deyim yerindeyse göz ardı edilmektedir. Camilerde imamlar
sadece ‘İçki içmek, kumar oynamak, domuz eti yemek haramdır, günahtır’ diyorlar, o kadar!.
Ya gerisi ne olacak?..
İş adamının yanındaki işçiyi üç kuruşa, üstelik sigortasız ve de iş güvenliği kurallarına aykırı biçimde
çalıştırması, Müteahhidin devasa binaları yaparken malzemeden çalması, bu durumu gören, bilen
ve denetlemesi gereken mühendisin her nedense(!) ses çıkarmaması, yetkililerin yani müdürülerin
amirlerin kamu kuruluşuna eleman alırken sözlü sınavda tarafsız davranmaması, Mahkemelerde
yargıçların karar verirken birilerine(!) danışma gereği duyması, yine birilerinin(!) gözünün içine
bakması, Belediye başkanlarının imar planlarında oynayarak birilerine(!) rant sağlamaya yönelik
uygulamalara gitmesi, tüm bunların karşılığında cüzdanların kalınlaşması ama vicdanların
körelmesi, okullarda Öğretmenin sevmediği öğrenciye düşük not vermesi, gazetecinin gördüğünü,
bildiğini yazmaması, sürekli egemen güçlere yağ çekmesi, onları şakşaklaması, statlarda futbol
hakeminin bilerek isteyerek verdiği yanlış kararlarla bir takımın kaderiyle oynaması,
Akademisyenlerin bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığıyla sürekli üç maymunu oynaması,
siyasetçinin milletvekili adayı gösterilme ve seçilme uğruna liderine kayıtsız şartsız biat etmesi, halk
dalkavukluğu yapması, vesaire vesaire...
Daha sayayım mı?
Tüm bunların dinimizde yeri var mı, yok mu?
İslam’ın tüm bu konulara dair öğütleri var mı, yok mu?
Olmaz olur mu, var elbette..
Çalıp çırpmaktan, hırsızlıktan, adam öldürmekten, tecavüzden, iftiradan hiç bahsetmiyorum. Onların
büyük suç, büyük günah olduğunu zaten biliyoruz. Ben deminden beri gri alandan bahsediyorum.
Konuşulmayan, konuşmadığımız alandan. Yani artık İslam’ın ahlaki boyutunu konuşalım, tartışalım

istiyorum. Geçenlerde okuduğum bir habere göre, Diyanet İşleri Başkanlığı bir araştırma yaptırmış.
Resmen açıklanmayan bu araştırmanın bence vahim görünen sonuçları bir şekilde bazı çevrelerde
kimilerince paylaşılmış. Buna göre; Kuran-ı Kerim'i okuyan çok azmış, okuyanların çoğu da
anlamıyormuş. Çünkü Arapça bilmiyorlarmış!.
Ama kutsal kitabımız Kuran- Kerim anlamamızı emrediyor. Bu durumda ne yapmalıyız. Kuran-Kerim'i
Türkçe okumalıyız ve meallerini dikkatlice incelemeli, anlamalıyız. Bu işin başka yolu yok! Aksi halde
yazımın başından beri anlatmaya çalıştığım durum daha da vahimleşir. O yüzden bir kez daha
belirtmek isterim ki;
İslam sadece ibadetten ibaret değildir!.