Emre Kongar hocamız geçenlerde Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde ‘Demokratik ve laik cumhuriyetin asla yıkılamayacağını’ anlatan güzel bir yazı kaleme almış. Ben de Emre Kongar’ın o yazısını onun engin hoşgörüsüne sığınarak geniş özet oluşturabilecek kısmıyla alıntılayıp sizlerle paylaşmak istiyorum;
Demokratik ve Laik Cumhuriyet, özellikle de Türkiye Cumhuriyeti, insanlık tarihinin evrim çizgisinde en ileri noktada olan bir yönetim ve devlet biçimidir: Tarihte insanları, baskıyla, hapisle, işkenceyle, kanla yöneten bütün devletlerin toplam haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliklerinden ders almış, Hukuk Devleti ilkesine dayalı bir Sosyal rejimdir. Demokratik ve Laik Cumhuriyet, özellikle de Türkiye Cumhuriyeti, Tek Kişi Yönetimine, Monarşiye, Krallığa, İmparatorluğa, Şahlığa, Padişahlığa karşı, Milli Egemenliğe dayalı bir devlettir. Demokratik ve Laik Cumhuriyet, özellikle de Türkiye Cumhuriyeti, bütün farklı inanç sahiplerine ve inançsızlara, bütün ırklara, ırklara dayalı milliyetlere ve bu anlamdaki ırkçılığı milliyetçiliği reddedenlere, bütün cinslere, cinsiyetsizlere ve cinsiyet tanımlarını reddedenlere, sırf ve yalnızca kendi devletinin vatandaşları oldukları için eşit davranır. Demokratik ve Laik Cumhuriyet, özellikle de Türkiye Cumhuriyeti, bu rejimin can damarı olan Temel Hak ve Özgürlükleri koruyan bir Anayasa’ya sahiptir. Demokratik ve Laik Cumhuriyette, özellikle de Türkiye Cumhuriyeti’nde seçimler, iktidar ve muhalefet partilerinin eşit ve adil koşullar altında propaganda yaptıkları, bir önceki seçimde azınlıkta kalmış olan görüşlerin de yeni seçimde iktidar olabilme hak ve özgürlüklerine sahip bulundukları, serbest, adil ve şeffaf biçimde yapılır. Demokratik ve Laik Cumhuriyette, özellikle de Türkiye Cumhuriyeti’nde, seçilmiş iktidarlar, asla ve kata vatandaşlarının, başta İfade Özgürlükleri olmak üzere Temel Hak ve Özgürlüklerine, özellikle de muhalefet ve medya haklarına müdahale etmezler. Demokratik ve Laik Cumhuriyet, özellikle de Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa’yı koruyan bir Anayasa Mahkemesi’ne sahiptir. Anayasa Mahkemesi, seçilmiş iktidarların bütün söylem ve eylemlerinin Anayasa’ya uygun olmasını denetler. Demokratik ve Laik Cumhuriyet, özellikle de Türkiye Cumhuriyeti, bağımsız bir yargıya sahiptir. Bağımsız yargı, siyasal iktidardan bağımsız olarak oluşturulur ve siyasal iktidarın etkilerinden uzak olarak karar verir. Demokratik ve Laik Cumhuriyet, özellikle de Türkiye Cumhuriyeti, aynı zamanda bir Sosyal Devlet’tir. Fırsat Eşitliğine, Sosyal Adalet’e, herkesin katıldığı oranda üretimden pay almasına, bütün vatandaşların sosyal güvenlik, sağlık, iş ve konut güvencelerine sahip olmasına inanır ve bu hedefleri gerçekleştirmek için çalışır. Demokratik ve Laik Cumhuriyette, özellikle de Türkiye Cumhuriyeti’nde, Temel Hak ve Özgürlükler, bu rejimi, bu devlet biçimini yok etmek için kullanılamazlar!..
Mevcut iktidar, yukarıda tanımladığım bu Cumhuriyet fikrine, özellikle de Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti idealine karşıdır ve uygulamada onu yıktığını sanmaktadır. Ama Atatürk’e borçlu olduğumuz bu fikir bu ideal, hem yüreklerimizde ve beyinlerimizde yaşadığı hem de tarih, insanlık ve bilim önünde haklı olduğumuz için, onu yıkamamıştır, yıkamayacaktır!..
Emre Kongar işte bu görüş ve düşüncelerini anlatıp yazmış ve bende sizlerle paylaştım. Ben de büyük bölümü Emre Kongar’ın yazısından alıntı yaptığım bugünkü yazımı Atatürk’ün şu sözleriyle bitirmek istiyorum;
“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyete kadar ilelebet payidar kalacaktır!..”
Yorum yapın