ÇARŞI PAZAR GEZEREK SİYASET

Dikkat ederseniz, ülke siyasetinin dinamik unsurları yani muhalefet partilerinin liderleri, genel başkanları ve de ağır topları çarşı-pazar gezerek uyguladıkları siyaset stratejisi Argümanlarını hız ve tempo arttırarak sürdürüyorlar Bence çok iyi bir iş yapıyorlar. Bu sayede esnafın dertlerini dinliyor, onlarla bire bir ilişki kuruyorlar. Siyaseten olduğu kadar sosyal davranışsal bakımından da çok doğru bir etkileşim yöntemidir bu yapılan..

Ancak burada bir önemli noktayı gözden asla kaçırmamak gerekiyor: Bu çarşı-pazar esnafı son seçimlerde hangi partiye oy vermişti? Daha da önemlisi, önümüzdeki seçimde hangi partiye oy verecek? Acaba biliyor, kestirebiliyor musunuz? Eğer söz konusu bu esnaf geçmişte oyunu AKP’ye verdi ise, şimdi bu sayıp döktüğü sıkıntılar karşısında oyunu muhalefet partisine verecek mi, yoksa gene döne dolaşa AKP’yi mi seçecektir? Eğer muhalefet partileri bu gezilerdeki izlenimlerinin, gözlemlerinin siyasi kazanca dönüşeceğini ve bu sayede iktidarı alabileceklerini düşünüyorlarsa bence çok fena şekilde yanılabilirler!..

Bizim gibi her yönüyle gelenekçi, geleneksel kalmış toplumlarda bireylerin özellikle geçmişten beri oy verdikleri partiyi değiştirmek çokta kolay bir iş değildir. İnsanın dolayısıyla bireyin “kendini aldatarak ikna etmesi” sanıldığından daha da yaygın olan bir psikolojik olgudur. “Evet, sorunlar, sıkıntılar var ama çaresini gene bunlar bulur” türünden söylenen aldatmacalı sözler, vereceği oyunu yukarıda anlatmaya çalıştığım sebeplerle değiştirmek isteyen değiştirmeye meyilli seçmenin önünde sığınacağı bir bahane ya da mazeret, gerekçe olabiliyor, olabilir. İktidar partisi AKP ve o partinin tek lideri Erdoğan büyük ölçüde bu türden bir aldatmacanın veya yanılsamanın etkili ve başarılı olacağına inanıyor, güveniyor. Siz bakmayın aksini söyleyenlerin lafına AKP Lideri Erdoğan’ın ‘her şeye rağmen asla karşı gelinemez karizması’ bugün için dahi geçerliliğini henüz kaybetmiştir. AKP’nin 21 yıldan bu yana bir ölçüde aşınmasına karşın örgütsel etkinliği de hesaba katılmalı, asla göz ardı edilmemelidir. Bu iktidarın belediyeler ve bazı kurum, dernek ve vakıflar aracılığıyla adeta sadaka verir gibi maaşa bağladığı 4 milyonu aşkın aile de bu kazanımlarını kaybetme korkusu nedeniyle elbette her şeye rağmen gidip yine AKP’ye oy verecektir. Önümüzde seçimlerde olası oynanacak her türlü oyunların da getireceği iktidar partisi açısından pozitif durumlarda seçim sonuçlarının yer alacağı tabloya eklendiğinde muhalefet açısından hiçte hoş olmayacak negatif bir tablo ortaya çıkabilir! Benden söyleyip uyarması..

Şunu anlatmaya çalışıyorum; Sözün özü şudur: Yapılmasına bir yıldan daha kısa bir süre kalan seçimlerde iktidarın el değiştirmesi sanıldığı gibi ve muhalefet bileşenlerinin iddia ettiği gibi “asla çantada keklik” değildir. Hele ki; Balıkesir özelinden bakıldığında bütün muhalefet bileşenlerinin ‘aymazlık ortak paydasında’ buluşarak çoğu kez gerzekliği siyaset yapma gibi yanılsamalı türden algılamasını da aslında gaflet saymaması tespitini de ortaya koyar isek duble ekstra biçimde bu seçimler asla ve kesinlikle çantada keklik değildir!..

Hadim olmayarak veya haddin ve hakkım olduğunu düşünerek, aslında bana göre ‘hiç fark etmez ama’ şunu söylemek vurgulayarak belirtmek istiyorum; Muhalefet bileşenlerinin “cumhurbaşkanı adayı” bu tabloya göre değerlendirilmeli, strateji ve taktikler bu hesaplara göre belirlenmeli ve de bir an önce kesinleştirilmelidir!..

Bunu yaparken de yapılan çoğu anketlerde görünen “yüzde 10’ların üzerinde görünen kararsız seçmen” oranı asla yanıltmamalıdır. Seçmen kararsız değildir ama kimi korkudan, kimi çekindiğinden kimileri ise türlü sebeplerde oyunun rengini açıklamak istememektedir. Bu grubun çoğunluğu AKP’ye oy vermek istemeyenlerdir. AKP dışında oy vereceği partide kararsız kalan seçmen nereye yönelir? Bu türden muhafazakar görünümlü seçmenin CHP’ye yönelimi zayıf kalacağı bilinmektedir. İYİ Parti bu seçmene daha yakın görünmektedir. Anketlerde bu partinin yükselmesi kanımca bu yüzdendir. DEVA, Gelecek ve Saadet partileri iddia ettikleri çıkışı bir türlü gösterememektedir. Burada toplumu etkileyecek ikna edecek olan ‘yapabilme gücü’ yani İRADEDİR!..

O irade yani “Yapabilme gücü” bireyler üzerinde de toplumlar üzerinde de çok etkili bir faktördür. Erdoğan’ı etkili kılan işte bu ‘yapabilme gücüdür.’ İster doğru olsun ister yanlış, “o yapar, yapabilir” diye düşünmektedir seçmen kitlesinin önemli çoğunluğu..

Tüm bu sebeplerden dolayı eğer seçimde kazanılmak isteniyorsa, onun karşısına yani Tayyip Erdoğan’ın karşısına bu türden bir güce sahip aday çıkarılmalıdır. Tüm yönleriyle toplumun da bireyin de dolayısıyla seçmeninde “Bu adam her şeyi yapar, düzeltir” diyebileceği bir cumhurbaşkanı adayı olmalıdır. Bu aday ‘BAY KEMAL’ mi olur, ‘MERAL ABLA’ mı olur, ‘EKREM ABİ’ mi olur, ‘MANSUR BAŞKAN’ mı olur, ilerleyen yaşına rağmen ‘YILMAZ HOCA’ mı olur, bambaşka bir isim aday gösterilir? Bilemem!..

Ancak ölçüt kesinlikle şöyle olmalıdır; BU ADAM DEDİĞİNİ YAPAR, SÖZÜNÜN ERİDİR, HER DEDİĞİNİ YAPAR, BUNUN GÖZÜ KARADIR!

Yahu bu halk ölümünün üzerinden 84 yıl geçmesine rağmen neden hâlâ Mustafa Kemal Atatürk’e güveniyor, hiç düşündünüz mü? İşte işin sırrı buradadır. Atatürk ne olursa olsun, hiç korkmamış, daima sorunların üstüne gitmiş, dediğini yapmış ve de kazanmıştır. Atatürk tüm bunları ‘Yapabilme gücü’ ile yani ‘İRADE’ ile gerçekleştirmiştir. O yüzden bilinmektedir ki, önümüzdeki süreç çok zorlu bir süreçtir. Seçime uzanan yol sorunlarla, engellerle dolu her türlü zorluğa açık bir yoldur. Bu zorlu süreçte en önemli etken, topluma güven verecek olan yapıcı güçtür. AKP İktidarı önümüzdeki seçimde kaybetmemek için dinsel dogmalara sığınmak zorunda kalacaktır. Bu açıktır, nettir. İnanç alanı da onların sömürüsüne bırakılmayacak kadar muhalefetin sahip çıkması gereken geniş bir alandır. İşte tam da bu zorlu süreçte ‘laik ve demokratik Cumhuriyet” bütün gücüyle böylesi bir ortamda mutlaka yerini almalıdır. Bu yaşamsal noktada tutukluk, çekingenlik, ürkeklik azıcık korkaklık dahi toplumsal güven kaybının nedeni olmaktadır. Özellikle CHP ile İYİ PARTİ ve onların bileşenleri, ‘yol arkadaşları’ haline gelen ‘ALTILI MASA’ ya naçizane uyarım, tüm ısrarım, bu kapsamda olmaktadır. Epeyce sıkıntılı geçeceğine inandığım zorlu sürecin satrancı eğer doğru hamlelerle oynanırsa, sonuç öyle inanıyorum ki elbette ‘ŞAH MAT’ olacaktır...