ÇANAKKALE RUHU
“Yeryüzünün tamamının saltanatı yere damlayacak bir damla kana değmez”
Şeyh Sadi ŞİRAZİ
Çanakkale Savaşlarının yıl dönümündeyiz. Kara savaşlarının 102.yıl dönümü kutlanmaktadır. Her yıl bu günlerde Anzak koyuna çıkarma yapan ve ölen Anzaklar için Avustralya ve Yeni Zelanda dan dan gelerek sabahın erken saatlerinde ayin yaparak savaşlarda ölen ataları ve dedelerini anan ve bu geleneği yıllardır sürdüren o Avustralyalı ve Yeni Zelandalıları takdir etmemek mümkün değildir. Geçmişlerine ve atalarına böylesine bağlı, onları anmak için onca uzak yoldan gelip böyle bir zahmete katlanan ve bunu yıllardır devam ettiren milletler dünya yüzünde pek yoktur.
Efendim dünyada o tarihe kadar kara savaşlarında en fazla insan kaybı Çanakkale savaşlarında olmuştur. Böyle dar bir alanda metrekareye düşen mermi sayısı beş bine yakın olmuş ve kurşun kurşunla çarpışmıştır. Kurşunlar bittikten sonra göğüs göğse yapılan süngü savaşlarında beş yüz bin civarında insan vuruşarak ölmüşlerdir. Çanakkale savaşlarında birçok mucize gerçekleşmiş insani, dini, ahlaki ve milli değerlerimizi gösteren birçok olay yaşanmıştır. Bunların her gün bir yenisini ya bir yerde okuyor, duyuyor veya dinliyoruz. Bende bu gün sizlere beni çok etkileyen birini sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Efendim savaşın en şiddetli bir şekilde devam ettiği bir vakitte Kocadere köyünde bir ufak hastane gibi sargı yeri kurulmuştur. Burada çok sayıda hasta barınmakta ve tedavi edilmektedir. Öyle yaralılar gelir, öyle civanlar şehit olur ki durumlarını anlatmaya yürek dayanmaz. Memleketin her yerinden kimi Kastamonu dan dan, kimi Erzurum dan, kimi Şamdan, kimi Bosna dan, kimi Bağdat tan, kimi Balıkesir den çok sayıda yaralılar getirilir. Bu yaralı erlerden biri de Lâpseki’nin Beypaş köyünden Halil di. Yarası da çok ağırdı, nefes alıp vermesi gittikçe zorlaşıyordu, Kesik kesik konuşmaya çalışarak komutanına
-Komutanım ölme ihtimalim çok fazla şu yazılı notumu arkadaşıma ulaştırıverin, ben köylüm Lâpsekili İbrahim Onbaşıdan bir mecidiye borç almıştım, kendisini bir daha göremedim, her an ölebilirim, borçlu ölürsem söyleyin hakkını bana helal etsin. Komutan onun bu sözlerinden çok duygulanır. Kanıyla kırmızıya boyanmış olan erin alnını eliyle silip saçını okşarken
-Sen meraklanma evladım der. Ve kahraman er Halil biraz sonra komutanının kolları arasında şehit olur. Tabii bu arada sargı evine sürekli yaralılar getirilmektedir. Bunlardan çoğu daha sargı bezi yerine ulaşamadan şehit düşer. Şehitlerin üzerinden çıkan eşyalar, künyeler ve diğer ne varsa komutana ulaştırılmaktadır. Fazla zaman geçmeden komutana yine şehit düşmüş birinin künyesi ve yanında bir not ulaşır. Komutan biraz evvel şehit olan Halilin söylediklerinden dolayı daha gözyaşlarını silememiştir. Bu yeni ulaşan kâğıdı açıp içinde ki notu okuyunca ayakta duramayıp yere yığılır. Ellerini yüzüne kapatıp hüngür hüngür ağlamaya başlar. O kâğıtta ki not şöyledir.
-Ben Beypaş köyünden İbrahim, arkadaşım Halile bir mecidiye borç verdiydim. Bir daha görüşemedik. Biraz sonra taarruza kalkacağız, belki ben dönemem şehit olurum. Arkadaşıma söyleyin- Ben ona hakkımı helal ettim.
İşte böyleydi Çanakkale’yi geçilmez yapan Mehmetçiğin ruhu. Dünya kuruldu kurulalı insanlık böyle bir harbi ve böyle bir askeri belki bir daha hiç göremeyecektir. Bu vesileyle Çanakkale savaşlarının yıl dönümünü bir kez daha kutluyor bütün şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Yorum yapın