BUNLARI MUTLAKA YAZMAM GEREKİYORDU!

Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’de Nur suresi, 31. ayetin türban/başörtüsü ile direkt hatta endirekt ilgili olmadığını daha önce bu sütunlarda yer alan bazı yazılarımda dile getirmiştim ama bugün bir kez daha yazma, anımsatma gereği duydum. Söz konusu ayetin en doğru çevirisi Kültür Bakanlığı’nın 1975 yılında yayımlanan Muhammed Bin Hamza’nın 15. yüzyılın başlarında yaptığı çevirisinin bulunduğu eseridir. Orada; “Dakı eyit mu’mine avratlara; Örtsünler gözlerinin bir nicesin, dakı saklasınlar ferçlerini. Dakı göstermesinler bezeklerini... Dakı bıraksunlar derinceklerini göncükleri üzre...” demektedir. Burada Dakı: Ve. Eyit: Söyle. Ferç: Kadının ve erkeğin avret mahalli yani cinsel organıdır. Bezek ise: Süs, ziynet kast edilmektedir. Derincek: Başörtüsü. Göncük: Yaka’ dite tanımlanmaktadır. Günümüz Türkçesi ile Nur suresinin 31. Ayetin anlamı: “Ve söyle inanan kadınlara: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar, ve saklasınlar cinsel organlarını. Ve göstermesinler zinetlerini (süslerini)... Ve yakaları (göğüsleri) üzerine bıraksınlar (indirsinler) başörtülerini (hımarlarını)...”

31. ayetin bu çeviri kadar en doğrusu, en gerçeği denilebilecek bir başka tercümesi kanımca yoktur. 15. yüzyılın saf ve temiz insanı yalana dolana sapmadan cinsel organın Arapça adı soyadı olan ‘ferç’ süzcüğünü bunun çoğulu: ‘Füruç’tur. Aynısını alıp Türkçe çevirisini koymuştur. Peki “Ayşe’ye söyle kapıyı kapatsın!” cümlesinin anlamı nedir? Demek ki kapı açıkmış... Peki “Saklasınlar cinsel organlarını” demek ne demektir? Demek ki cinsel organlar açıktaymış. Nasıl açıktaymış? Araplar, kadınıyla, erkeğiyle demek ki o devirlerde henüz don giymiyorlar mış! Don giymedikleri için entarinin eteklerine dikkat edilsin mi! Demek istenmektedir. Günümüzde söz konusu Sure’nin ilgili ayetinin çevirisini yapan bazı yobaz kafalı cahil hocalar “ferç” sözcüğünü kullanmamak için onun yerine “ziynet” gibi metaforlar kullanmayı yeğlemektedir. Örtü yerine kullanılan ‘Hımar’ konusuna gelince. Kast edilen hımar ile baş mı yoksa çıplak göğüsler mi örtülmesi mi kast edilmektedir? Bu konuda da aslında çok açık bir ifade veya yorum yoktur. Bu ‘Hımar’ konusunda epeyce hadisler ve rivayetler vardır. Bunlardan aklıma en yatanı sizlerin bilgisine sunmak isterim; İbni Kesir, Mukatil bin Hayyan’dan, o da Cabir bin Abdullah el-Ensari’den rivayet edilmektedir. Şudur o hadisten rivayet; “Esma binti Mirsed’in Beni Harise mevkiinde bir hurmalığı vardı. Kadınlar oraya etek giymeden, göğüsleri, saçları ve ayaklarındaki halhalları açık olarak giderlerdi. Esma ‘bu görünüşünüz ne kadar çirkindir’ derdi. Bunun üzerine, ‘Mümin kadınlara da söyle: gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar...’ (Nur Suresi / 31. Ayet) ayeti nazil oldu.”

Nur Suresi 31. ayetin ikinci kilit sözcüğü “hımar”ın ne anlama geldiğini öncelikle gerçekten öğrenmek gerekmektedir. O sözcüğün İslam ile ilişkisi 31. ayetin inmesiyle başlamıştır. Hımar, İslam’dan belki de binlerce yıl önce Arabistan topraklarında kadın, erkek, çocuk, yaşlı, Musevi, Hıristiyan, Mecusi, putatapar ve her inançtan halkın güneşe, rüzgâra, kuma, toza ve toprağa karşı başını örtüp kendisini koruduğu örtüdür. Öyle ki Hz. Muhammed’e Kuran’ın ilk ayeti nazil olduğu gün kendisinin ve eşi Hz. Hatice’nin başında mutlaka hımar vardı ve herhangi bir kutsallık taşımamaktaydı. Günümüzde Ebu cahil (!) siyasal İslamcıların iddia ettiği gibi Hımar’ın gerçek İslam ile hiçbir ilişkisi yoktur. Kadınlar ve erkekler Müslüman olduklarında başlarında zaten binlerce yıldır hımar denilen o örtü zaten vardı. Öte yandan İslam’dan önce Arap kadınlarının göğüs bölgelerini örtmedikleri bilinmektedir. Kadınların İslam’a girmeleriyle birlikte giyim alışkanlığı rahatsızlık yarattığı için söz konusu ayet inmiştir. (yukarıda yazdığım hadiste belirttiğim gibi) Bu nedenle ayet kadınlara başlarındaki ‘HIMAR’ denen uzun şeyi yani örtüyü artık ayıp sayılan çıplak göğüslerin üzerine indirmelerini yani salmalarını buyurmaktadır. Bu buyruktan sonra ‘Hımar’ denilen örtü kadınların başlarını güneşe, rüzgâra ve kuma karşı korumaktan başka artık çıplak göğüslerini de kapatmaları amaçlanmıştır. Hımar denen şey günümüzde de Arabistan ve havalisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Yazdığım örtünme geleneğini bilmeyenler hiç kuşkusuz, işlerine geldiği için Allah’ın ve Kuran’ın kadınların başlarını örtmeyi buyurduğunu iddia ederler. Yukarıda yazdıklarım, yani tarihsel olarak tanıklıklarım; Suriye kökenli şair ve filozof Ali Ahmad İspir, Tunuslu profesör rahmetli Abdelwahab Meddeb ve Prof. Tahar Bekri, Faslı şair Abdelwahab Laabi gibi yazar, şair, filozof, sosyolog, tarihçi ve düşünürlerin yazdığı kitaplara, yapıtlara dayanmaktadır. Yoksa ben daha önce kaleme aldığım bazı yazılarımda belirttiğim gibi ne ilahiyatçıyım, ne de İslam bilgini veya İslam tarihçisiyim. Ben bu türden konuları ele alırken ve yazdıklarımla sizlere aktarırken belirttiğim kaynakları, kaleme alan Türk ve Arap İslam bilgini, düşünür, yazar ve tarihçilerinin konuya ilişkin ortaya koydukları eserlerden faydalanmaktayım. Sizin anlayacağınız bazılarının utanmadan fütursuzca yaptığı gibi ‘işkembeden sallamıyorum yani!..’