BU İKTİDAR KADERİMİZ Mİ?

Son zamanlarda kamuoyu anketlerinde Millet İttifakı ile Cumhur İttifakı arasındaki fark, birinciler lehine daha da artarken, vatandaşın pahalılık, yolsuzluk, yoksulluk ve rekor düzeydeki enflasyondan dolayı feryadı doruk noktasına ulaşırken, pazardaki insan manzaraları sefilleri oynarken, altılı masaya Türkiye’nin yirmi yıldan sonra demokrasiye geçişi için büyük umutlar bağlayanların belirli bir gerginlik hatta endişe içinde oldukları belirgin biçimde hissedilmektedir..

Kanaatim odur ki; Bu endişenin nedeni AK Parti’nin, daha doğrusu, lideri Tayyip Erdoğan hakkında oluşmuş, oluşturulmuş “Ne yapar eder, bu adam yine seçimi kazanır” efsanesi, aforizması, daha doğru bir söylem ve tanımla algısıdır!.

Şu sıralarda AKP’nin her alanda denetimini kaybettiği, ülkeyi yönetmekten aciz duruma düştüğü, büyük yapısal ekonomik krize, bunca eziyete, göçmen daha doğrusu sığınmacı sorununa, önümüzdeki uzun karanlık ve çok soğuk geçmesi beklenen kış aylarının bizi bekleyen sürprizlerine rağmen, yine de birileri ve kimileri, “Belli mi olur, Reis yapar eder bir şeyler yine bu seçimi de alır” diye endişeli kaygılarını şimdilik içinde taşımaktadır..

Bu arada altılı masayla ilgili söylentiler de alıp yürümüş, masada bazı sorunların baş gösterdiği söylentileri yayılmış hatta “Böyle giderse Altılı Masa dağılır” cümlesi bile telaffuz edilmeye başlanmıştır. Nihayet, Meral Akşener’in dokuz on gün önce yaptığı açıklamaları bu türden endişeleri haklı kılmaya başlamıştır. Herkes Altılı masada bir şeyler mi oluyor, diye düşünmeye başladı. Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda Meral Akşener ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun arasındaki anlaşmazlık demesek bile görüş ayrılığı bir bakıma su yüzüne çıkmış görünüyordu. Gerçi her ne kadar her iki lider de söylentilerin daha da yaygınlaşmasını engelleyecek bir dil kullanmaya özen gösterseler de AK Parti’yi ve Erdoğan’ı kader olarak görenler masanın ömrünü tamamlamasına yönelik olası korkularını açık açık dile getirmeye başlamış durumdaydılar. Bugün için şu anda iki lider arasındaki ilişkiler hakkında kesin bir şey söylemek güç de olsa bir şeyler olmakta olduğu ve bu gelişmelerin en fazla AKP’yi umutlandırdığına kesin gözüyle bakanların sayısı her geçen gün ve saat artmaktadır, ne yazık ki!.

Son zamanlarda, belki de normal koşullarda seçimi kazanması hemen hemen olanaksız gibi görünen ve Millet İttifakı’nın yükselen yıldızı durumunda ve konumundaki İYİ Parti’nin tabanının HDP’ye karşı duyduğu ‘negatif alerjiyi’ siyaseten daha da kaşımak yolunu tutan AK Parti ve Erdoğan, belki de bu süreçte ilk kez rahat bir nefes alma olanağına kavuşmuş olabilir. AK Parti’nin, ve dolayısıyla Erdoğan’ın alması güç hatta kimilerine olanaksız görünen önümüzdeki seçimlerde ikinci kozu ise örtülü ve dolaylı biçimde de olsa ‘milli iradeyi tanımama/yok sayma’ manevrası sayılabilir. İYİ Parti lideri Meral Akşaner’in söz konusu etrafı çalkalandıran o açıklamasının yapıldığı günlerde, Anayasa Mahkemesi’nden 2023 seçimlerinin kaderini belirleyecek bir karar çıkmıştı belki anımsayacaksınız. Basında pek fazla yer almayan haber şöyleydi: “Anayasa Mahkemesi CHP’nin Milletvekili Seçim Kanunu’nda değişiklik yapan kanunun bazı hükümlerinin iptal istemiyle yaptığı başvuru hakkındaki kararını açıkladı. Yani Anayasa Mahkemesi, CHP’nin 7393 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un bazı hükümlerinin değiştirilmesi için yaptığı iptal taleplerini oyçokluğuyla reddetmiştir. İptali istenen maddeler, seçim kurullarının oluşumunu düzenleyen 5 ve 6. maddeler, cumhurbaşkanını propaganda yasakları dışında tutan 11. madde ve seçim kurullarının üç ay içinde yenilenmesini öngören 12. maddesidir.” Medya ve basında küçücük bir haber olarak yer almış olan bu olay, 2023 seçimlerinin eşit adil ve özgür olamayacağını sizce de belli etmemekte midir?

Gerçekten de demokratik, serbest seçimlerin en önemli özelliklerinden biri de iktidar ve muhalefetin seçim sırasında fırsat eşitliğine sahip olmaları esasına dayanır. Kanımca Anayasa Mahkemesi söz konusu kararında bu ilkeyi tanımazlıktan gelmiş olmaktadır. Aynı zamanda demokratik, serbest seçimlerin en önemli özelliklerinden biri de bağımsız yargı gözetiminde olmasıdır. YSK bağımsız yargı mensuplarından oluşmayıp iktidar güdümündeki yargının üyelerinden ibaret olursa böyle olur, denmektedir, bir bakıma!..

Bu durumda, bu YSK’nin yapısı değişip bağımsız yargı haline gelmediği sürece yapılacak önümüzdeki seçimlerin belki de ve de büyük olasılıkla ‘kıymeti harbiyesi’ hiç olmayacaktır!.

Buna rağmen muhalefet, fırsat eşitliği ilkesine uymayan bağımsız yargı denetimi altında yapılmayacak olan seçimleri bile kazanacağını, AK Parti’nin kader olmadığını söylemeyi sürdürmektedir. Bakalım kim haklı çıkacak, kimin dediği öngördüğü doğru olacak bekleyip göreceğiz!..