BİZLER LAİKLİĞİ NASIL BİLİRDİK?..

İlkokulda iken öğretmenimiz sorardı: ‘Çocuklar, laiklik nedir?’ Hepimiz heyecanla bağrışırdık. ‘Layık olmaktır öğretmenim’ Diye Bunun üzerine Öğretmenimiz ‘hayır çocuklar’ derdi ve bize laikliğin, din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması olduğunu tekraren söylerdi. Biz o zamanlar 8-9 yaşlarında küçük çocuklardık ve dolayısıyla ne din işlerini bilirdik ne de devlet işlerinden anlardık. Öğretmenimizin bu anlattıklarını dinler, birbirimizin yüzüne şaşkın biçimde bakar kalırdık. Meğer ki, 49-50 yıl önce küçük çocuklar olan bizler ‘laiklik layık olmak’ derken haklıymışız!..

Yani ‘Laiklik layık olmakmış’ meğer ama günümüzde bizler ‘laikliğe layık olamadık’ diye düşünüyorum. Yoksa yanlış mı düşünüyorum, böyle düşünmekte haksız mıyım acaba?.

Çünkü günümüzde laiklik, tam da temel gereksinimimiz olan temel ilke durumunda ve konumundadır. Laiklik; Bir ülkeyi, bir toplumu inanç kökenli ayrımların çatışmasından koruyan temel uygarlık ilkesidir. Binlerce yıl süren inanç kökenli çatışmalardan sonra insanlığın bulduğu çare olan laiklik, ne yazık ki yaşadığımız çağda yine unutulmuş, daha doğrusu unutturulmuş gibi görünmektedir. Bakınız, yıllardır Ortadoğu inanç kökenli savaşlarla boğuşuyor. Hindistan bu çatışmaların karanlığına bir girip bir çıkıyor. Bütün İslam ülkeleri mezhep çatışmalarıyla bölünmüş durumda yaşam savaşı veriyor. Dinler, mezhepler, tarikatlar, cemaatler birbirinden ayrı, kimi zaman kavga halinde sürekli çatışıyor kimi zaman da acımasızca savaşıyor. Batı toplumları geçmişte yüzyıllar boyu bu türden çatışmaları savaşları yaşadıktan sonra Katolik-Protestan-Evangelist ayrılıklarının çaresini “laik toplum yaşamı” yani ‘LAİK DÜZEN’ olarak belirledi ve uygulamaya koydu. Laikliği kabul etmeyen dünya görüşü, siyasal düşünce toplumları din kurallarına göre yönetmek isteyen ‘radikal dinci sapkınların anlayışıdır!.’

Asla unutmayın ki; ‘LAİKLİK’ Cumhuriyetin de demokrasinin de çağdaş uygarlığın da temel taşıdır. Bu temel taşı yerinden oynarsa bütün yapı yıkılır.

 Bizler, Türkiye Cumhuriyet’nin yurttaşları olarak bu türden bir suçun ortağı kesinlikle olmamalıyız. Yine asla unutulmamalıdır ki, ‘başarılı olmak, bu sayede başarı kazanmak, kesinlikle cesur insanların hakkıdır..’