Balıkesir’de doğdum, büyüdüm, okudum. Bu şehir, çocukluğumun tüm izlerini hâlâ sokaklarında saklayan bir yer benim için. İnsan bazen hatırladıkça gülümser ya, işte Balıkesir’i düşündüğümde yüzüme hep öyle bir tebessüm gelir.
Biz küçükken mahalle aralarında ayı gezdirir, oynatır, sonra da para toplarlardı. “Kader Kısmet” isimli bir çekiliş vardı, ne çıkacağını merakla beklerdik. Hepimizin elinde bir mantar tabancası, özellikle dini bayramlarda patlatıp dururduk… Mahalle maçları ise hayatımızın merkezindeydi. Kasaplar Mahallesinde oturduğumuz için özellikle “Namık Kemal İlkokulu’nun önü”, bizim için adeta bir futbol sahasıydı.
Süpermarket mi? Cep telefonu mu? Bunlar bizim lügatımızde yoktu. Mahalle bakkalları vardı: Turan Bakkal, Coşkun Bakkal, Donbay… Herkesin saç modeli “alaburus” olurdu; o zamanın imkânları sınırlıydı ama mutluluk boldu. Frenk gömleği giymek ise bir ayrıcalıktı.
Sünnet düğünlerinde, aile zenginse, oğluna bisiklet hediye ederdi. Saat ve bisiklet o kadar ulaşılmazdı ki, bu iki hediye sünnetlerin en büyük heyecanıydı.
İlkokuldan sonra herkes ya sanayiye çıraklığa gider ya berberin, terzinin, marangozun yanına verilir veya ortaokul-liseye devam ederdi. Sanat okulunu bitirenler ise toplumda ayrı bir yere sahipti; SEKA’ya veya Ağır Sanayi Fabrikası’na girme ihtimalleri çok yüksek olurdu. O yıllarda lise seçeneği de belliydi.
Ya Balıkesir Lisesi’ne, ya Koray Lisesi’ne gideceksin.
Sanatkâr olacaksan, Sanat Okulu, muhasebeci olacaksan Ticaret Lisesi…
Başka da seçenek yoktu zaten.
O zamanlar AVM yoktu, Avlu yoktu; Atatürk Parkı’na “fuar alanına”, lunaparka gidilirdi. Köylerden akın akın gelenler olurdu.
Şan Sineması ve Emek Sineması, şehrin en büyük eğlence merkezleriydi. Şan Sineması’nda Sezen Aksu’yu, Melike Demirağ’ı, Berkant’ı izlediğimi hiç unutmam. Şehir Kulübü’nde de Enis Fosforoğlu’nu seyretmek ise bambaşka bir keyifti.
Belediye otobüslerinden 2 numaraya biner, sarı 25 kuruşu kumbaraya atar, Çimento Fabrikası’na kadar giderdik. O yol bize dünyanın en uzun mesafesi gibi gelirdi. Şoför “geri dönüş için tekrar 25 kuruş” dediğinde kızardık ama yine de dünyanın en mutlu çocuklarıydık.
Bilez, 9 kiremit, çelik çomak… Hepsi hayatımızın bir parçasıydı. Ailelerimiz çelik çomağı “tehlikeli” diye yasaklardı ama biz yine bir şekilde oynardık. Şimdiki On Burda’nın (AVM)olduğu yer bize çok uzak gelirdi. Çarşı ise hayatın kalbiydi. Eski Hasan Baba Çarşısı, bizim AVM’mizdi adeta.
Eski Çamlık ve Şevket Kermen’in gazinosunu anmadan geçmek olmaz. Oradan da kimler geldi, kimler geçti!
Yıllar aktı, zaman değişti, insanlar değişti. Çocukluğumuz da, gençliğimiz de güzeldi. Şimdi yavaş yavaş yaşlılık sürecine girmiş olsak da, Balıkesir’in bize bıraktığı hatıralar hiç eskimiyor.
Ama bir şeyi söylemeden geçemeyeceğim:
Balıkesir’i seviyorum.
Yalnız bir tek şeye kızıyorum:
Bu şehre sonradan gelip ev alan, yazlık alan, çocuklarını burada evlendiren, iş güç sahibi olan ama sonra dönüp “biz Balıkesirlilere hakaret edenlere!”
İnsana, yaşadığı, ekmek yediği şehre saygı duyması gerekmez mi?
Balıkesir’in her köşesi, her sokağı bir anı benim için.
İşte ben o anıların içinden büyüyüp gelmiş bir Balıkesirli olarak, bu şehri sevmeye devam ediyorum ve devam edeceğim.
ALABURUS: Kafanın her tarafı üç numara iken ön tarafında bir tutam saç bırakılır. Fransızca fırça anlamına gelen kelime.
FRENK GÖMLEĞİ: Yakası kravat takmaya uygun, çoğu uzun kollu, ceket ya da yelek altına giyilen erkek gömleği.
-*-*-*
Balıkesir’de eğitimde yeni bir sayfa
Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ndeki koltuk bir kez daha el değiştirdi. Yaklaşık bir buçuk yıldır görevde olan Murat Demir’in başka bir göreve atanması ile, şehrin eğitim gündemi yeni müdür Selahattin Kal’ın gelişiyle yeniden hareketlendi. Bu değişiklik; umut, merak ve bir parça yorgunlukla karışık duygular yarattı.
Yeni Müdürün Hikâyesi
Selahattin Kal, eğitim dünyasında uzun yıllara yayılan bir birikime sahip. Öğretmenlikten okul yöneticiliğine, müfettişlikten bakanlık kademelerine uzanan tecrübesi, onu sahayı ve sistemi birlikte okuyabilen bir yönetici hâline getiriyor. Balıkesir’e gelişi de bu nedenle sıradan bir atama değil; tecrübenin yeni bir sahaya taşınması olarak görülüyor.
Ancak her tecrübe aynı zamanda beklentiyi de büyütüyor. Balıkesir’in uzun süredir istediği “istikrar” şimdi ondan bekleniyor.
Art Arda Gelen Değişiklikler
Murat Demir’in göreve alışının üzerinden çok uzun bir süre geçmemişken yaşanan bu değişiklik, şehirde önemli bir soruyu yeniden gündeme taşıdı. “Neden eğitimde istikrar sağlanamıyor?”
Milli Eğitim Müdürlerinin sık değişmesi sadece bürokratik bir süreç değildir. Öğretmenin yıl planını, okul müdürünün yol haritasını, velinin beklentisini, öğrencinin motivasyonunu etkiler. Balıkesir’de de bu döngü artık hem duygusal hem de pratik bir yorgunluk yaratmış durumda.
Yeni Müdürden Beklentiler
- Politik Denge
Yeni müdürün ilk sınavı, hem merkezi yönetimin hem yerelin beklentilerini doğru okuyup doğru bir denge kurmak olacak. Hangi projeler devam edecek, hangileri rafa kalkacak? Tüm bu sorular kamuoyunda fazlasıyla konuşuluyor.
- Sahaya Yakınlık
Öğretmenler ve okul yöneticileri, masa başından değil sahadan beslenen bir yönetim anlayışı istiyor. Selahattin Kal’ın tecrübesi bu beklentiyi karşılamaya aday; ancak bunun Balıkesir’in dinamiklerine ne kadar hızlı yansıyacağı önem taşıyor.
- Süreklilik mi, Yeni Bir Sayfa mı?
Murat Demir, döneminde başlatılan projelerin akıbeti merak konusu. Yeni müdürün kendi vizyonuyla mevcut çalışmaları ne kadar uyumlayacağı belirleyici olacak.
Eğitimde Zaman Kaybı En Büyük Kayıptır. Veliler, öğretmenler, öğrenciler. Hepsinin bildiği ortak gerçek şu, eğitimde kaybedilen zaman geri gelmiyor.
Her müdür değişikliği bürokrasinin yeniden kurulması, talimatların güncellenmesi, personelin uyum süreci demek. İşte bu nedenle kamuoyundaki en büyük endişe, bu süreçlerin çocukların eğitim zamanından çalması.