ARKASI SAĞLAM OLANIN ENSESİ KALIN OLURMUŞ!.

Bugün sizlere ilk kez üç yıl yıl kaleme aldığım 'gazeteciliğe ve bu meslekte bana dair' bir yazımı
sizlerle paylaşmak istiyorum. Artık kesinlikle eminim, bizim camiada, yaklaşık 30 yılı aşkın bir süreçte
içinde olduğum Balıkesir basınında ya da moda deyimiyle medyasında birisi başarılı olur, biraz sivrilir,
göze batar veya parlarsa, ciddiyet ve tutarlılık gösterip biraz kariyer yapmaya başlarsa, kem gözler
hemen onu görür ve hemen kendisi gibi olan birbirilerine sorarlar; “Onun arkası sağlam mı, sağlamsa
ne kadar sağlam, ne kadar ve nereye kadar dayanır, direnç gösterir, arkasında kim veya kimler
var?.”
Bazen de adamın sağlam olup, olmadığına, gerçekten adam olup olamayacağına bakmazlar, sadece
arkasında biri veya birileri var mı, dayanağı, ağabeyi, dayısı, koruyanı kollayanı yani hamisi var mı, ona
bakarlar ve arkasında duranın sağlam durup durmadığını, ne kadar sağlam olduğunu sorarlar,
sorgularlar. Eğer, arkasında duran biri yoksa veya arkasında duran yeterince sağlam değilse, ensesi
kalın değilse, hemen uğraşmaya, saldırmaya başlarlar. Bu türde sorgulamalar, 32 yılı aşkın bir süredir
içinde olduğum gazetecilikte benimle ilgili de yapılmış ve halihazırda değişik vesilelerle halen de
yapılmaktadır..
Ne bu dünyada, ne de ahir dünyada değil yüzünü görmek veya sesini duymak istemediğim, suretinin
dahi hatırlatılmasından ifrit olduğum, tiksindiğim, onlarla birlikte geçen günlerimi, yaşamımın kayıp
günleri ilan ettiğim birileriyle diğerleri, inanın benim nazarımda Belediye tarafından itlaf edilmesi
gereken yaratıklar gibidir. Gerçi, Belediyelerin yıllar önce, köpekleri itlaf etmesi, yapılan yasal
düzenlemeyle yasaklandı. Şimdi, onun yerine kısırlaştırma uygulaması yapılıyormuş. Böyle bir yola
başvurulursa onlarında körleşmiş insaf ve vicdanları, gerçekleri göremeyen gözleri ile hissedemeyen
duyu organları kısırlaştırılabilir, diye düşünüyorum!.
Yukarıda üstü kapalı, ima yoluyla ve dolaylı tarafından tarif etmeye çalıştığım, o malum zat-ı
muhteremler ve onların çevresinde her daim mevcut olan şer bela takımı, yıllar yılı benim hakkımda;
‘Acaba arkasında kimler var, arkası gerçekten sağlam mı?’ Diyerek daima merak içinde olmuşlar,
araştırmışlar, soruşturmuşlardır. Çoğu kez de, arkamda sağlam duran birilerinin olduğunu öğrenince
kuyruklarını kıstırıp kaçmışlar, arkamda veya yanımda, belki de o an için, yani bazen de arkamda veya
yanımda kimsenin sağlam durmadığını öğrenince ise ellerinden geleni, artlarına koymaktan geri
kalmamışlar, her türlü kötülüğü, fitne ve fesatlığı yapmaktan geri kalmamışlardır!.
Onlar gibilerinden yıllar boyu dedikodu boyutunun da ötesinde, fiilen her türlü kötülüğü, fitneliği,
fesatlığı, hasetliği ve namertliği görmüşümdür. Onlar açısından, bu durum çok başarılı sonuçlar
getirmese de, 32 yılı aşkın meslek hayatım buyunca onların iftira ve karalamaları yani fenalıkları
benim üzerinde etkili olmuştur. Geçmişte bazen dolaylı da olsa, onların olmadık hakaretleri, hatta fiili
saldırıları olmuş, rızkımla, ekmeğimle oynamaya bile yeltenmişlerdir. Kursağımdan giren bir tek
lokmaya dahi adice kahpece göz dikmişlerdir!.
Tüm bu yaşadıklarım da, arkamda bana inanan, güvenen ve destekleyen birileri olduğuna inandığım
dönemlerde olagelmiştir. “Zikri’nin arkası sağlammış, galiba onun arkasında dik duran birileri var!”
denildiği zamanlarda, yaşadıklarıma baktıkça, ”bir de arkamda birileri olmasaydı, halim nice
olurdu?” diye kendime sormadan ve düşünmeden edemiyorum, doğrusu!.
Her neyse! ‘Meslek yaşamımın kişisel özeline dair’ bugün bu sütunlarda tüm bunları yazmamın
nedeni şudur; “Zaman ve devran değişse de kötülerin rolleri yeni sahiplerine verilse de, benim
açımdan pozitif anlamda değişen bir şey olmuyor” sizin anlayacağız!.
Onlara son sözüm şudur; Bana karşı uzun yıllar önce başlattığınız imha operasyonunu
tamamlamadan, sakın ola ki asla yarım bırakmayın! Hali hazırda eskisi gibi arkamda duran çok
sağlam dayanaklarım da yokken elinizden geleni ardınıza koymayın! Şu anda yazılarımı özgürce
yazdığım gazetem ile birkaç sıkı dostum, arkadaşım ve kardeşim bana yetiyor. Yüce Yaradan ve
kendimden başka kimseye güvenim ve inancım yok! Tam zamanıdır, hodri meydan, başladığınız işi
bitirin, cesaretiniz ve gücünüz varsa, kötü olmaktan vazgeçmediyseniz eğer, saldırın,

saldırabildiğiniz kadar! Bugün tüm bunları neden yazma gereği duyduğumu merak edenleriniz
mutlaka olacaktır. Hemen anlatayım; Bu meslekte, feyz alacağımız, güç bulacağınız büyüklerimiz
yani hakiki değerlerimiz o kadar azaldı ki, hiç kalmadı desek yeridir!.
O yüzden ‘gazetecilikte yozlaşma’ diz boyunu geçer hale geldi. Günümüzde gazetecilik mesleği,
maalesef ‘arkası sağlamların değil, yandaşı sağlam dalkavukların mesleği haline geldi!’ O yüzden
tüm bunları yazma gereği hissettim. Unutmayın, benim arkam sağlam olmadığı anlarda dahi daima
ensem kalındır!
O enseye de bir kerecik bile patlatmakta gerçekten yürek ister, yani sıkar biraz!..