ANİ DURUŞ ÇÖKÜŞÜN HABERCİSİ Mİ?

Ekonomistlere göre döviz ihtiyacı arttığı için kredileri kısan kararlar, ekonomide ani duruş tehlikesini öne çekmiştir. Bu durumda ülkede kaçınılmaz olarak üretim aksayacak, iç tüketim duracaktır. En ağır bedeli de işsizliğin artması olacaktır. ‘Yeni Türkiye Modeli’ adı verilen ekonomi politikalarıyla patlayan enflasyon ve hayat pahalılığı zaten yurttaşı perişan etmiş durumdadır. Yapılan maaş zamları daha cebe girmeden çarşıda pazarda harcadıkça gittikçe erimiştir. Tek başlı hükümet, politikalarının önceliğinin dar gelirli değil, ihracat ve büyüme olduğunu açıkça itiraf etmiştir. Ancak son günlerde ihracatçıdan, sanayiciden yükselen protest sesler bu politikalarda da büyük sıkıntı yaşandığını anlatmaktadır. Geçenlerde Balıkesir’in sermaye kesiminin önemli isimlerinden, üretimde ve ihracatta çok önemli gruplarından birinin patronu (moda deyimiyle CEO’su) bana bir dost sohbeti sırasında sadece Balıkesir’de değil ülkenin tümünde bilhassa bazı sektörlerde son derece zor günlerin yaşandığını söylemektedir. Anımsanacağı üzere Merkez Bankası ve Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu’nun (BDDK) kısa bir süre önce aldığı son kararlarla kredi musluklarının epeyce kısıldığı bilinmektedir. Kamu bankaları ise kredi vermede son derece seçici davranıyormuş, özel bankalarda da faiz yüzde 40’ları geçmiş 50’lere yaklaşan seviyelere gelmiş durumdaymış. O da ancak banka verirse gerçekleşiyormuş. İhracatçıya elindeki dövizi satması için baskılama, dayatma yapıldığı da artık iş ve sermaye çevrelerinde kulaktan kulağa anlatılıyor.

Bu aşama da ismini belirtmeyi sakıncalı gördüğüm o dostum; Türkiye’nin üretim ve ihracat rakamlarında ekonomiyi olumsuz etkileyecek bir takım gelişmelerin arifesinde olduğumuzu söylüyor ve bir an önce bu politikalardan vazgeçilmesi gerektiğini ısrarla belirterek “Bu kararlar üretim ve ihracat dünyamızı hak etmediği bir finans dar boğazıyla karşı karşıya bırakmaktadır” demektedir. Dahası BDDK’nin yazboz tahtasına çevirdiği kararların ana nedeni aslında bellidir. Türkiye’nin önemli bir döviz sorunsalı olduğu bilinmektedir. Aslına bakarsanız, BDDK’nın aldığı kararların nedeni ve de gerekçesi tamamen döviz krizini güya ötelemeyi amaçlamaktadır. Geçenlerde ekonomi profesörü ve İYİ Parti’nin Ekonomiden Sorumlu Başkan Yardımcısı Bilge Yılmaz, son BDDK ve Merkez Bankası kararlarının neden ve sonuçları hakkında bir gazeteye röportaj vermiş. Bilge Yılmaz o söyleşide ekonomi çevrelerinde bu günlerde sık sık gündeme gelen İngilizce ekonomik terimiyle ‘SUDDEN STOP’ denilen yani ‘ANİ DURUŞ’ tehlikesine dikkat çekmektedir. Bu tehlikenin bu türden alınan kararlarla öne çekildiğini düşünülüyor. Hükümetin uyguladığı politikaların enflasyonu engellemeye yönelik olmadığını ve bu yüzden enflasyonun büyük olasılıkla artmaya devam edeceğini belirten Bilge Yılmaz’ın asıl dikkat çektiği konu ise döviz likiditesindeki sıkıntı oluyor. Bilge Yılmaz “Türkiye büyük bir cari açık veriyor ve ayrıca kısa vadeli borç ödemelerimiz var. Her ikisinin de finansmanı çok yakın bir sürede yapılamaz hale gelecek” diye konuşuyor. Son kararlar ile bankaların kredi vermeye devam etmesinin zor olacağını sözlerine ekleyen Bilge Yılmaz, ‘Bu durumda piyasada bir nakit sıkıntısı yaratıyor ve herkes parasına sahip çıkmak isteyince işler durma aşamasına geliyor.” Diye konuşuyor. Bilmem anımsayacak mısınız; Geçen sonbaharda verilen kararlar ile net bir şekilde Türkiye’de ücretler reel olarak düşürülmesi amaçlanmıştı. Son asgari ücret zammının da yine enflasyonun altında kalması bu görüşümü doğrulamaktadır. Eğer öngörüldüğü gibi ekonomide ani bir duruşa girilirse de herkesin durumu, ücretliler dahil olmak üzere korkarım ki daha da kötüleşecektir. Enflasyonun yüzde 100’ü geçme riski oldukça yüksektir. Burada altı çizilmesi gereken şey, çok fazla zamanımız kalmamış olmasıdır. Bu kararlarla aslında olası kriz iki üç ay öncesine çekilmiştir. Yüzde 50-60 negatif faizle yaratılan sahte bahar havası artık bitmek üzeredir. Ben ‘tek başlı hükümetin reisi’ olsaydım, geçen Kurban Bayramı’nın vermiş olduğu uzun tatili kullanarak ekonomi kurmaylarında hemen bir ciddi anlamda değişime giderdim ama iş işten geçti artık!..

Gerçi önerdiğim gibi gibi ekonomi yönetiminin kökten değiştirilmesiyle ekonomide gerçekten bir şeyler değişir mi? Kaybedilen güven tekrar kazanılır mı? Bana göre bu durum asla mümkün görünmüyor. Bu politikaların mimarı zaten “Faiz nedendir, enflasyon sonuçtur” diyen Recep Tayyip Erdoğan’ın ta kendisi değil midir?.