AİLE YAPIMIZ VE EVLİLİKLERİMİZ

Tarih sahnesine çıktığımızdan bu yana İslamiyet'ten önce olsun, sonra olsun en sağlam ve en temel yapı taşımız aile müessesesi olmuştur. İslamiyet'ten önceki dönemlere baktığımız zaman bile eski Türk devletlerinin aileye ne kadar önem verdiği ve aile sisteminin temelini ne kadar sağlam tutmaya çalıştıklarını görmekteyiz. Zaten sağlam olan bu yapı İslamiyet'in getirdiği en güzel ve en iyi kurallarla taçlanmış, bugünlere ve çağlar ötesine bile hitap edecek temel aile yapımız olmuştur.

Osmanlı döneminde de devam eden bu temel aile yapısı günümüze kadar devam etmiş, bizi millet olarak ayakta tutan, varlığımızı devam ettiren sağlam bir dayanağımız olmuştur. Dünyanın hangi ülkesine bakarsak bakalım zamanla aile yapıları bozulmuş, boşanmalar artmış, gayrimeşru ilişkiler çoğalmış hatta bu bozulmanın sonucu cinayetler bile artmış, aile sistemi temelden çökmeye yüz tutmuştur. Başından beri bizim yıkılmayan tek kalemiz ve sağlam yapımız aile müessesi olmuştur.

Ancak Batı'yı taklit etmeye başladıktan sonra üzülerek görmekteyiz ki en sağlam yapımız olan aile hayatımızda da bazı çatırdamalar oluşmuş, özellikle son yıllarda aile içi geçimsizlikler, boşanmalar artmış ve bilhassa en kötüsü de aile cinayetleri artmıştır.

Aile yapısı başlangıçta sağlam temellere dayanmayıp düzenli kurulamayınca eşler soluğu mahkeme salonlarında alıyor. Şimdiki gençler kusura bakmasın ama maalesef evliliği sanki bir çocuk oyuncağı olarak görüyorlar. Aile bir sürü masraf ediyor birçok sıkıntılara katlanıyor çocuklarını evlendiriyor, bir bakıyorsunuz aradan kısa bir süre geçtikten sonra boşanmışlar. Yazık değil mi, yapılan onca masrafa mı yanarsın, yıkılan hayallere mi yanarsın, çekilen üzüntüye mi yanarsın. Şimdiki gençlik en ufak bir sıkıntıya geçimsizliğe dayanmıyor boşanmayı hemen en kolay ve basit bir yol olarak görüyorlar. En ufak bir sıkıntıya bile tahammül edemiyorlar.

Ben gençlerin evlenip kısa sürede boşanmalarını birkaç önemli sebebe bağlıyorum. Bunlardan birincisi, ailenin kurulmasında aklın tamamen devre dışı bırakılıp duygusal hareket edilmesidir. Tamam, gençler âşık olsun, evlensin ama akıl ve mantıklarını bir kenara koymasınlar. Aşkın gözü kördür, derler. Başlangıçta olayı duygusala bağlayan gençler, birbirlerini gerçekte tanıyamıyor, gerçek fıtratlarını fark edemiyor. Birlikte yaşayamayacak, her şeyleriyle birbirlerine uyumsuz olan gençler, bir ömür aynı çatı altında yaşamaya kalkıyor. Tabi ki sonu hüsranla bitiyor.

Aslında gençler uyum, anlaşma gibi kavramları da yanlış anlıyor. Bunun da evliliklerin kurulmasında ve kısa sürede bitmesinde hatırı sayılır bir etkisi var. Gençler zannediyor ki aynı şeylerden hoşlanan insanlar uyumludur. Hâlbuki uyumluluk sadece zevklerde aranmaz. Uyumluluk öncelikle fıtratlarda, kişiliklerde sonra istenilen yaşam tarzında ve hoşlanılan şeylerde, zevklerde aranır. İki sabırsız insan bir araya gelirse o evlilik uzun sürmez.

Ailenin uzun sürememesinin üçüncü önemli sebebi evlilik öncesi oluşan yüksek beklentinin evlilik sonrası karşılanamamasıdır. Yüksek beklenti oluşmasında bireylerin flört ve nişanlılık dönemlerinde duygusal sebeplerle farkında olmadan veya bilinçli olarak gerçek kişiliklerini saklamaları, karşı tarafa olmadıkları bir kişilik sunmalarıdır. Böyle olunca gençler evlilik öncesi gerçekte birbirini tanıyamaz, sonrasında ise tanıdığında iş işten geçmiştir.

Bir diğer sebep de anne babaların evli gençlerin hayatına karışmaları ve müdahale etmeleridir. Birbiriyle anlaşamayan dünürlerin, çocukları üzerinden birbiriyle mücadele veya kavga etmesi, yeni kurulan ailelerin ömrünü kısaltmaktadır.

Ve en önemli sebeplerden biri gençlerin evliliğe hazırlıksız oluşlarıdır. Evliliğin anlamını bilmemeleridir. Evliliği sadece aynı çatı altında yaşama, birlikte yeme, içme, yatma olarak algılamalarıdır.

İşte bu sebepler ve bunlara benzer diğer sebepler evliliklerin kısa sürmesinin aile yapısının bozulmasının ana nedenleridir. Bunların hepsinin çözümü olarak evlilik öncesi herkesin bir eğitim kursundan geçmesi olarak görüyorum.

İster genç olsun ister ihtiyar, bütün evlilik adaylarını evliliğe hazırlamak için bir eğitimden geçirmeli, sertifikasını alamayanların evlenmelerine de izin verilmemelidir.

Evlilik Kursunda, özellikle sabır, hoşgörü, karşılıklı sevgi, saygı ve anlayış, fedakârlık, dürüstlük ve doğruluk, maddi ve manevi paylaşım, ortak değerlerde buluşma, birlikte yaşama kültürü, fiziksel ve duygusal şiddet vb konular işlenmelidir.

Gerektiğinde sabretmesini, sinirlerine hâkim olmasını öğrenemeyen birine evlilik sertifikası verilmemelidir.