Ayvalık ilçesinde; KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikası ve Kamu-İş Konfederasyonuna bağlı Büro-İş üyeleri, Vergi Dairesi binası önünde eylem yaptı. Ayvalıklı büro emekçilerinin maaşlarının yalanılabilir seviyeye getirilmesine ait taleplerini dile getirdikleri eyleme katılan Büro Emekçileri Sendikası Genel Merkezi Yön. Kur. Üyesi Mustafa Güven de destek verdi.
Ayvalık Vergi Dairesi binası önündeki basın açıklamasının Büro Emekçileri Sendikası Balıkesir Şube yöneticisi Sinan Karademir seslendirdi.
Açıklamada, “Bilindiği üzere 28 Temmuz itibari ile başlatılan Kamu Görevlileri Toplu Sözleşmesinde hükümet ilk teklifini görüşmelerin başlamasından tam 16 gün sonra 12 Ağustos’ta yapmıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan tarafından açıklanan ilk teklife göre kamu emekçilerinin ve kamu emekçisi emeklilerinin maaşlarında: 2026 yılının ilk altı ayı için yüzde 10, ikinci altı ayı için Yüzde 6, 2027 yılının ilk altı ayı için yüzde 4, ikinci altı ayı için yüzde 4 ayrıca aylık 1000 TL. brüt ücret artış teklif edilmiştir. Kamu emekçileri konfederasyonlarının taleplerinin dörtte birine bile denk gelmeyen teklif başta kamu emekçileri ve emeklileri olmak üzere tüm kamu oyunca ‘sefalet teklifi’ olarak adlandırılmıştır.
Bunun üzerine Çalışma Bakanı ‘Bu daha ilk teklif’ diyerek milyonların tepkisini yumuşatmaya çalışmıştır. Oysa bugüne kadar yaşanan onca deneyim ortadadır. İktidar gerçek toplu sözleşme ile hiçbir ilgisi olmayan, 13 yıldır sürdürülen garabet sistemde her seferinde ilk teklifini geç açıklamış, sonraki tekliflerini ise sadece birkaç puan arttırmakla yetinmiştir. Yıllardır uygulanan senaryo bugün tekrar karşımızdadır. Hükümet az önce ikinci teklifini açıklamıştır. Söz konusu teklifle 12 Ağustos’ta yapılan ilk teklifin üzerine sadece birkaç puan eklenmiştir.
Kamu İşveren Heyeti, yani mevcut iktidar emekçilerinin ve kamu emekçisi emeklilerinin maaşlarında: 2026 yılının ilk altı ayı için yüzde 10, ikinci altı ayı için yüzde 6, 2027 yılının ilk altı ayı için yüzde 4, ikinci altı ayı için yüzde 4 artış teklif etmiştir. Her şey 86 milyon yurttaşı gözleri önünde yaşanmaktadır. Hükümet günlük bir çay, bir simit parasına bile denk gelmeyen artışla kamu emekçileri ve emeklileri ile dalga geçmektedir” denildi.
“4 MİLYONU AŞKIN KAMU EMEKÇİSİNİ ÇALIŞIRKEN DAHA FAZLA YOKSULLUK İLE 2,5 MİLYON EMEKLİYİ İSE DAHA FAZLA SEFALET İLE TEHDİT VARDIR”
Toplu sözleşme görüşmelerinin bitmesine, hakeme başvuru sürecinin başlamasına 5 gün kaldığının vurgulandığı açıklamada, “Ama şu saate kadar kamu emekçilerinin yıllardır yaşadığı temel sorunlara, sendikaların taleplerinin hangilerinin kabul edilip hangilerinin kabul edilmediğine ilişkin tek bir cümle dahi duymadık. Çalışma Bakanı haftalardır ‘müzakerelerimizin tüm tarafları memnun edecek şekilde hayırla sonuçlanacağını ümit ediyorum’ açıklaması yapıyor. Biz de buradan sayın bakanın şahsında kamu işverenine, iktidara soruyoruz. Bu teklifte
4 milyon kamu emekçisini, 2,5 milyon kamu emeklisini memnun edecek ne vardır? İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret artışı var mı? Bugün itibari ile 18 bin 680 TL tutarındaki ilave seyyanen ödeneğin taban aylığımıza ve emeklilerin mevcut aylıklarına yansıtılmasına ilişkin bir adım var mı? Hangi ad altında olursa olsun emekli maaşlarımızı adeta kemiren, tüm ek ödemelerin taban aylığımıza, emekliliğimize yansıtılması var mı? Barınma hakkı kapsamında konutu olmayan kamu emekçisine kira yardımı – kira desteği var mı? Büyümeden, refahtan pay var mı? Yıllardır maaşlarımızı dilim dilim buharlaştıran Gelir Vergisi adaletsizliğine son verilmesi var mı? Ücretsiz servis, yemek, ulaşım taleplerine ilişkin bir adım var mı? Vekil, ücretli, taşeron, sözleşmeli, İHS’li gibi farklı adlar altında sürdürülen güvencesiz istihdama son verilmesi, güvencesiz istihdam edilenlerin kadrolu-güvenceli istihdama geçirilmesi var mı? Kamu kurumlarında ücretsiz kreşler açılması, söz konusu kreşler açılıncaya kadar kreş yardımı verilmesi var mı? Kayırmanın, torpilin kapısını sonuna kadar açtığını kabul ettiğiniz, seçim öncesi sözünü verdiğiniz mülakatın kaldırılması var mı? Kadın kamu emekçilerine; çalışma yaşamında uygulanan, cinsiyetçiliğin, ayrımcılığın, mobbingin son bulması var mı? Bizim için en önemlisi Grev Hakkı ile Tamamlanmış Gerçek Toplu Sözleşme Sistemi, Demokratik Bir Çalışma Yasasına ilişkin tek bir cümle var mı? Yok. Yok Yok. Çünkü aslında ortada bir toplu sözleşme teklifi yoktur. Teklif yerine; 4 milyonu aşkın kamu emekçisini çalışırken daha fazla yoksulluk ile 2,5 milyon emekliyi ise daha fazla sefalet ile tehdit vardır” ifadeleri kullanıldı.
“13 YILDA TAM 7 KEZ AYNI TABLO İLE KARŞILAŞTIK”
BES Balıkesir Şubesi yöneticisi Sinan Karademir açıklamasında, “Hepimiz biliyoruz ki bu durum ilk defa yaşanan, yeni bir durum değildir. KESK olarak en başından beri altını çizdiğimiz üzere 13 yılda tam 7 kez aynı tablo ile karşılaştık.
Kapsamından, tarafların belirlenmesine, grev hakkımızın yasal güvence altına alınmamasından uyuşmazlık durumunda devreye girecek olan Hakem Kurulunun yapısına kadar onlarca temel sorunu bulunan mevcut garabet sistem sürdükçe iktidar hepimizle dalga geçtiği teklifleri toplu sözleşme” teklifi diye sunmaya devam edecektir. Dolayısıyla buradan masada ‘yetkili’ sıfatı ile oturan konfederasyonu ve sendikaları uyarıyoruz. Hiçbir kamu emekçisinin tarihe kara bir leke olarak geçecek yeni bir satış sözleşmesine tahammülü kalmamıştır. Bu nedenle: Hiç kimse hepimizle dalga geçilen bu teklife değer yüklemeye çalışmasın. Milyonların maaş artışı talebinin dörtte birine bile denk gelmeyen rakamları görmezden gelerek ‘Üzerine bir, iki puan ilave edilirse çözülür’ yaklaşımı sergilemeye kalkışmasın. Kamu emekçilerinden gizli kapalı kapılar ardında pazarlıklar yürütmeyi, kamu emekçilerinin temel hiçbir sorununu çözmeyen teklifleri kabul etmeyi aklından bile geçirmesin. İktidar uyuşmazlık durumunda başvurulan Hakem Kurulu’nun objektif ve bağımsız kararlar verdiğine inanmamızı bekliyor. Oysa hepimiz biliyoruz ki toplam 11 üyesinden 6’sı doğrudan, 1’i dolaylı olarak Cumhurbaşkanı tarafından atanan Hakem Kurulu her seferinde hükümetin noterliğini yapmıştır. Artık yeter. Bu sefer hiç kimse uyuşmazlıkta topu iktidarın noterliğini yapmanın ötesine geçmeyen Hakem Kuruluna atmaya kalkmasın. Geldiğimiz nokta ortadadır. Hükümet 4 milyon kamu emekçisine, 2,5 milyon emekliye, aileleri ile birlikte 25 milyonluk devasa bir kitleye sefalet, yoksulluk, güvencesizlik teklif etmiştir. Bu teklife karşı yapılacak olan şey birkaç puanlık maaş artışını esas alan müzakere değil, mücadeledir” ifadelerini kullandı.
“HAK VERİLMEZ ALINIR”
Tüm kamu emekçilerine seslenen Sinan Karademir, “Yıllarca bu ülkenin kamu emekçilerine ‘kapı kulu’ muamelesi yaptılar. ‘Sendika kuramazsınız, yasak’ dediler. Sendikalarımızın kapılarını mühürlediler. Ama bizler, haklar yasalardan, yasaklardan önce gelir diyen kamu emekçileri olarak o mühürleri söküp attık. Kapı kulu değil emekçiyiz diye haykırdık. Şimdi de yıllardır ülkemizin taraf olduğu ILO sözleşmeleri başta olmak üzere uluslararası sözleşmelerle tanınan grev hakkımızı yok sayıyorlar. Bu sözleşmelerin iç hukukun üzerinde olduğunu yazan Anayasayı ayaklar altına alıyorlar. Bizler bir araya gelmediğimiz sürece tüm haklarımız 2025’in Türkiye’sinde bizleri hala kapı kulu olarak görenlerin iki dudağı arasında kalmaya devam edecek. Bu Karanlık Tablodan Tek Çıkış Yolu; Yetkinin asıl sahipleri olarak bizlerin ortak sorunları için bir araya gelmesinden, ‘hak verilmez mücadele ile alınır’ ilkesi ile ortak mücadeleyi yükseltmesinden geçiyor.
Bu Karanlık Tablodan Tek Çıkış Yolu, ‘Hepimiz aynı gemideyiz’ diyenlere karşı ‘Geminin gerçek sahipleri olarak hakkımızı, emeğimizin, alın terimizin karşılığını istiyoruz’ diyerek tüm farklılıklarımıza rağmen birbirimize kenetlenmekten geçiyor.” dedi.
“HAKKIMIZI ALANA KADAR GREVLERİ ÖRGÜTLEMEK ZORUNDAYIZ”
Büro Emekçileri Sendikası Genel Merkezi Yön. Kur. Üyesi Mustafa Güven de yaptığı açıklamada, hükümetin verdiği ikinci teklifin de kamu emekçilerini tatmin etmediğini ve yasal olarak bu teklifin ardından da yasaya göre hakem kurulu sürecinin başlayacağını belirterek, “Biz; bu sendika yasasını tanımıyoruz. Mevcut sendika yasasının kamu emekçilerine yıldan bu yana sürekli kaybettirdiğini biliyoruz. Bundan sonrasını ise aslında düşünmemiz gerekiyor. Bu yüzden de 1 gün iş bırakmak yetmez. Hakkımızı alana kadar grevleri örgütlemek zorundayız. Bunun için de en uygun dönem bu. Hepimiz sendikalarımızı zorlayarak, işyerlerimizde birleşerek gerçekten tüm emekçilerin temsil edildiği grevli toplu iş sözleşmelerinin hayata geçirilmesi için mücadele etmeliyiz” diye konuştu.
HABER: MAYHA
Yorum yapın