Hiçbirimizin hayatı dört dörtlük değil…

Nasıl olsun, gün içinde bile bizi kızdıracak, üzecek durumlar olurken, olmaya da devam edecek iken…

Hayata yüklediğimiz anlamlar farklı olsa da amaç hep aynı…

Dilediğimiz her şeye sahip olup ‘MUTLU’ olmak…

Ama insanoğlu!..

Hep doyumsuz, hep bir arayış içinde…

Dileklerimizin gerçekleştiği anlar da oluyor zaman zaman. Her şeyin yolunda gittiği, derin bir ‘OHH’ çektiğimiz, ‘mutlu olduğumuz’ sorunsuz geçirdiğimiz günler…

Dediğim gibi hayat dört dörtlük değil, bu dünya ‘imtihan dünyası’ bir bakıma!..

Bizler bir hiç iken var olduk, bunu biliyoruz. Biliyoruz da ne kadar bilincindeyiz ne kadar kabul ediyoruz ne kadar farkındayız?..

Bunun farkında olsak, dünyanın geçici hırslarına kapılır mıyız?..

Maddiyatı değil de gerçek anlamda maneviyatı yaşayabilsek, o zaman dünyanın geçiciliğini gerçekten anlayabiliriz ve her şeye daha kolay katlanabiliriz. Maneviyatı olan insan katlanabilen insandır. En başta kaybetmeye katlanır, sevdiklerini kaybetmeye katlanır. Maneviyatı olan insan, istenmeyen durumlarla karşılaştığında ya da olmasını istediği şey olmadığında sabreden insandır!..

Hepimiz geçiciyiz, kalmak için gelmedik bu dünyaya!..

Hepimiz misafiriz, faniyiz!...

Ne güzel demiş Yunus Emre: “Mal da yalan mülk de yalan, hadi biraz da sen oyalan!..” Diye.

Zaman hızla koşturuyor ve bizlerde zamana ayak uyduruyoruz mecburen. Bir başka deyişle ‘sona doğru’ yaklaşıyoruz. Hayat sürprizlerle dolu ve bizler de hızla akıp giden hayat yolculuğumuzu daha keyifli geçirmek için gayret edebiliriz. Bunu da karşılaştığımız zorluklara isyan etmeyerek yüce ‘Yaradan’a sırtımızı yaslayıp, O’nun gücüne teslim olarak ‘O’ neyi nasip ederse onu yaşadığımıza inanarak ve en önemlisi de şükrederek yapabiliriz…

Gerçek mutluluk; ‘görünenin içindeki görünmeyeni fark edebilmek de mutluluk içimizde’ o yüzden mutluluğu başka yerde aramayalım!..